Bırakın politikacılar istediklerini söylesinler. Artık insanlar hiçbir şeye inanmıyorlar. Tanrı'ya inanmaktan vazgeçtikten sonra birbirlerine inanmaya başladılar. Ondan vazgeçmeleri her şeyden kısa sürdü ve artık kendilerine bile inanmaz hale geldiler.
Karanlığın dizginsiz kuvveti önce zamanı yok etti. Bir dakika bir aya ya da yıla dönüşmüştü, daha öteye gidilmiyordu. Bu kez zamanla birlikte mekan da ortadan kalkmıştı. Birkaç metre kare sonsuz bir boşluğa dönüştü. Zaman ve mekanla birlikte insan iradesi ve varlığı da yok olurdu ama korkum yok olmak değildi… Korkum var olmamaktı. İnsanlığı bu korkunun içerisine sığdırabilecek fikirlere ve düşlere kapılıyordum. Belki de gerçekten en büyük korkumuz buydu; Var olmamak.
Üzmüşler çocuğu, diğer çocuklar. ‘Senin baban çöpçü, sen de pis kokuyorsun’ demişler. Vicdan duygusu tam gelişmemiştir okul öncesi çocuklarında. Zaman zaman böyle acımasız olabilirler. Sonuçta hepsi çocuk işte. Kırmışlar yavrucağın kalbini. Çocukların güzel yanıdır gönülleri, kırılsa da çok, hemen toparlanmaya meyillidir. Yetişkinlere benzemez,
Her yazgı gerçekte tek bir an içerir; insanın kim olduğunu anladığı an. Yazgının içindeki tüm mekanlar, zamanlar, insanlar ve hadiseler, bu an uğruna yaşarlar.