Adamlar küfürler, aşağılamalar, insan beyninin çürümeye yüz tutmuş hücrelerinden salınan sümüksü sözcükleriyle, vahşetin yüzeyindeki iğrençliğini gövdeden içe işletmeye çalışıyorlar.
Arjantinli diktatör Juan Peron'un karısı Eva Peron'un, diğer adıyla Evita'nın hikâyesi. Yoksulların meleği Evita! Ölümünün ardından İspanyol doktor Pedro Ara tarafından iki yılda mumyalanan Evita'ya ölüm uğramamıştır sanki. Evita'nın mumyası tam 23 yıl dünyada dolaşmış buna rağmen ilk günkü gibi kalmıştır. Nazlı Eray'ın gerçek bir hikâyeden esinlenerek yazdığı bu roman sanki yabancı bir romanla Türk romanının harmanlanmış hâli. İkili lezzet gibi. Hiç sıkılmadan okudum ve hatta elimden bırakması epey güç oldu. Eray'ı, bu kitapla tanıdım ve kendisine hayran kaldım. İyi ki dediğim kitaplardan. Mutlaka okuyun.
Aktaş ailesinin zorluklarla geçen yaşantısını tek tek anlatan bu eserde, klasik romanlardan farklı olarak gerçeklerden uzaklaşan, fantastik bir anlatım görüyoruz. Olaylar tıpkı halk anlatılarında olduğu gibi olağanüstülükler içeriyor. Ancak bu olağanüstülükler halk anlatılarından farklı olarak gerçeklerle iç içe geçmiş biçimde. Bu sebeple eleştirmenlerce "büyülü gerçekçilik" akımına dahil edilmiştir. Latife Tekin bu romanda halk anlatıları ile modern romanı birleştirerek yeni bir biçim geliştirme çabasındadır. Halk anlatılarında modern romanın aksine psikolojilerden çok eylemlere ağırlık verilir, böylece kahramanların başarılarını ardı ardına görebiliriz. Latife Tekin de Sevgili Arsız Ölüm'de psikolojilerden çok eylemlere ağırlık vermiştir ancak romanda kahramanlık temi olmadığı için bu durum okurken bazen sıkıcı olabiliyor. Romanın ilginç yanlarından biri de şu; zorluklarla dolu bu hayat hikayesi bizi çok da üzmüyor. Bunun sebebi ise, Tekin'in olayları karikatürleştirmesi. Dirmit'in zamanla ailesinden koparak kendini bulmasını ve yazarlık serüvenini okurken bir yandan Aktaş ailesinin her bireyini ayrı ayrı anlıyoruz. Fakirliği, ölümü bile karikatürleştirerek anlatan bu eser kesinlikle okunmalı.