“Aşık olmak kolaydır. Oysa gerçek sevgi, yaşam boyu sürdürülen ve birbirini giderek daha iyi anlamayı, yaşam sorunlarını giderek artan bir biçimde paylaşmayı ve birlikte çözümler aramayı içeren bir olgudur."
Sayfa 292
“ Kusurlu bir yanımızla yüzleşip bunu kabul edebilirsek, bu yanımızın bir süre sonra ortadan kalkma olasılığı da artar. ~
Reklam
Bahar en realist tanımıyla karşımızda (offfff harikaydı)
Peki ama doktor,sizce ben baharı neden bu kadar depresif buluyorum?Tüm gücüyle üzerimize geldiği ve kendini dayattığı için mi?Onu görmezden gelmek için,ondan kaçmak için elimizden hiçbir şey gelmediğinden mi?Hakikaten de verdiği his kaçırılmak gibi bir şey,ya da hayır,tecavüze uğramak gibi.Belkide depresif buluyorum,çünkü yaşlandığımızın ve ölüme yaklaştığımızın bu kadar şiddetle farkındayken,bahar yüzünden yaşam,doğum ve gençliği temsil eden her şeyle yüzleşmek zorunda kalıyoruz.Baharın yaşamla olan kaçınılmaz ilişkisi yüzünden,insan onun mutlak tezatı olan şeyden,yaşlılıktan kaçamaz.
“Bir ebeveynin çocuğuyla iletişim kanallarını koparması , ona yapabileceği en büyük kötülük.” ~
Serkan Karaismailoğlu
Serkan Karaismailoğlu
“ Kendisine değer vermeyen insan başkalarının duygusal ihtiyaçlarını da algılayamaz.” ~
"Nevrotik kişi, öncelikle karar veremeyerek, tavır alamayarak ya da her olasılık üzerine düşünerek bariz bir bocalama halinden farkında olmadan kendini korumuş olur."
Sayfa 129 - Sel Yayıncılık
Reklam
Freud'un bilimsel görüşleri ve keşfettiği psikanalizi onu ateizme götürmemiştir. Freud ateistik görüşlerini bilimsel görüşleriyle ve psikanalizle destekleme yoluna gitmiştir. Bu durumda psikanaliz ile ateizm arasında neden-sonuç ilişkisi kurmak uygun olmayacaktır. Daha net bir ifade ile Freud'un nevrozların tedavisi için önerdiği psikanaliz ve psikanalizi an laşılır kılmak için kullandığı bilinçaltı ve bilinç dışı kavramları kişiyi ateizme götürmemektedir. Bu durumda Freud'un nedensel ilişki yanlışı yaptığı söylenebilir.
Aydınlanma çağı filozoflarına göre: Mutluluk, onların dediğine göre, sadece içsel özgürlük elde edildikten sonra elde edilir; insan ancak ondan sonra zihinsel olarak sağlıklı olabilir.
Mantıklı da gelmiyo değil bi yandan
Güzel seyler yarattık ama kendimizi bu görkemli çabaya değecek varlıklar olarak anlamlandırmayı başaramadık. Bizimki kardeşliğin, mutluluğun, hoşnutluğun olduğu bir hayat değil; daha çok tehlikeli bir biçimde bir delilik durumuna, Ortaçağda var olan türde isterim bir delilik değil de, ruhsal gerçeklikle ilişkinin kaybolmuş ve düşüncenin hislerinden ayrılmış olduğu şizofreniye benzer bir deliliğe yaklaşan ruhsal karmaşanin ve şaşkınlığın olduğu bir hayat.
Psikanaliz diye kısıtlamayalım da psikoterapi diyelim.
Edebiyat resim gibidir, ekler. Psikanaliz heykeltıraşlık gibidir, çıkarır.
Reklam
Son on-yirmi yıldır psikanaliz alanında yeni patolojilerin ortaya çıkışına tanık olmaktayız; bunun nedeni, basitçe, dünyanın değişmesi, insan ilişkilerinin dönüşmesi ve bizlerin de farklı biçimlerde, yeni biçimler altında acı çekiyor olmamızdır.
Sayfa 49
...derin bir "değersizlik" şeması
“Kendi duruşundan emin olan kişilerin etrafındakileri aşağılamak gibi huyları yoktur. Kendini beğenmişlik ve kibrin nedeni derin bir korkudur.”
Statü Endişesi
Statü Endişesi
Alain de Botton
Alain de Botton
"İletişim kurma üsluplarımız birbirinden farklıdır. Normal olarak varsaydığınız beklentiler üzerinde durun, hayal kırıklığı, aldatmaca, hınç, belki de öfke ve nefretle karşılaşacaksınızdır. Saygılı bir biçimde, önyargısız, yeni bir şeyler öğrenmeye açık olarak yaklaşın ve böylelikle hiç hayal edemediğiniz bir dünyayla karşılaşacaksınız. —Jim Sinclair [Psikanaliz Defterleri 1 - Sevinç Beyza Toktay]
Wittgenstein’ın sözleriyle, kültürlerarası anlayışın zorluklarına ışık tutuluyor: "Bir insan bir diğeri için tam bir muamma olabilir. Tamamen tuhaf gelenekleri olan, tuhaf bir memlekete gittiğimizde bu gerçeği öğreniriz. Zamanla o ülkenin diline hâkim oluruz. Fakat yine de insanları anlamayız. Kendilerine ne söylediklerini bilmediğimiz için değil; adımlarımızı onlarınkilere uyduramadığımız için." Bu ifadeler, dilin ötesinde kültürel anlayışın zorluklarını ve derinliklerini vurgulamaktadır.
“Theodore Rilke’nin bize hatırlattığı gibi, duyulmak isteyen bağırmaz, fısıldar.”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.