Dünyanın bambaşka uçlarında, bambaşka kültürlerde, bambaşka kişilerin, daha doğrusu kadınların, toplum kuralları içerisinde sıkışıp kalmasını kabullenememesi üzerine attıkları ilk adımları ve devamını, her duyguyu hissettirecek şekilde anlatmış yazar.
Birbirinden bağımsız, ancak temelinde benzer hak ihlallerine maruz kalan kadınların ayrı hayat hikayeleri aslında '' Koca Dünya''nın küçüklüğünü gösteriyor bizlere. Avrupa, Asya, Amerika... her harekete farklı isim vermeleri, bunları birbirinden ayırır mı ? Her birinin sözde medeniyetin lokomotifi oldukları iddiası, içerisinde barındırdığı insanlık dışı '' kültür'' ü, '' adet'' i haklı kılar mı ? Peki ya haklarının ihlal edildiğini söyleyen toplum kesimlerinin '' böyle geldi, böyle gider''i kabullenişi, bu düzenin karşısında bir tehdit midir ki ? Bu yalnızca ihlal edilen bir hak için, gözetilmeyen bir unsur için geçerli değil. Sahip olduğu kötü koşulları ata geleneği gibi kabullenen kimselerin serzenişleri duyulmaya layık mıdır, bu koşulları değiştirmeye çalışan kimselerin önüne çıkmaları da göz önüne alındığında ?
Kitap biraz da bu noktalara dokunuyor. Koşullar kötü ancak, değiştirmek imkansız mı ? Kötü olması, söz konusu koşullar içerisinde iyi durumda olanların mı hareketine bağlı sadece ? Bu açıdan da bakılarak, bireylerin haklarını önemseyen kişiler için, çok teferruatlı olmasa da aradığını bulduracak bir kitap.