Yüzyıllık Yalnızlık; benim için bir nevi sınır.
Her bir sayfanın sonunda başınıza ne geleceğini tahmin bile edemediğiniz bir kitap. Ciddi ciddi okuyorum, tamam düzene girecek biraz diyorum, durduk yere bir olay patlak veriyor.
Olayların içinde verilmek istenen mesajlar çokça.
İsimler, evet, bazen karışıyor ama akıllıca bir hareket olan baştaki soy ağacı size yardımcı oluyor.
Hayal mi gerçek mi insanın kafası karışıyor. Kafamda bir çok soru bıraktı.
Bir aynalar (seraplar) kentinde sanki bir zincirin halkaları gibi uçuca ekli, ağaca bağlanan ata ve karıncaların yediği son üye ile bir soyun hikayesi. Her halka bağımsız ama birbirine bağlı. En sonunda da iki üç birleşiyor.
Bir sürü bir şeyler..
Bu kitabın benim için özelliği yıllar önce almış, aklım yetmediği için okuyamamış olmamdır. Tekrar alırken korkmuştum ama başlayınca anladım ki benim içimde ve zihnimde bir şeyler değişmiş. O yüzden daha bir hevesle okudum kitabı.
Şunu da tekrar anlamış oldum ki, anlayamadığım kitap yokmuş, yanlış zamanda okuduğum kitap varmış.
Güzeldi, bence siz de okuyabilirsiniz.