Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Kalplerinizi dünyayı anmakla meşgul etmeyin!"
"Rabbimiz bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver..."
Allah Resûlü (s.a.s.) bu duayı çok okur (Buhârî) ve okunmasını tavsiye ederdi. (Müslim) Nitekim Enes (r.a.)’ın anlattığı şu hâdise buna güzel bir misal teşkil eder: Resûlullah (s.a.s.) son derece zayıflamış bir hastayı ziyâret etti ve: “–Allah’a bir şey için dua ediyor musun veya O’ndan bir şey istiyor musun?” diye sordu. Hasta: “–Evet; «Allahım! Bana âhirette vereceğin cezayı bu dünyada hemen peşin olarak ver!» diye dua ediyorum” cevâbını verdi. Allah Resûlü (s.a.s.) şöyle buyurdu: “–Sübhânallah! Senin buna gücün yetmez. «Rabbimiz bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi cehennem azâbından koru!» (Bakara 2/201) diye dua etsen olmaz mı?” Bunun üzerine adam bu duayı yaptı ve şifa buldu. (Müslim, Tirmizî)
Bakara 201Kitabı okuyor
Reklam
"Resûlullah (a.s) şöyle buyurdu: -"Mü'min, Allah'a takvadan sonra en çok saliha bir eşden hayır görür. Böylesi bir kadına emretse, o itaat eder. Ona baksa neşelenir, bir şeyi yapıp yapmaması hususunda yemin etse, kadın bunu yerine getirerek onu yeminden kurtarır, kadınından ayrılıp uzak bir yere gitse, kadın hem kendi namusu ve hem de adamın malı hususunda hayırhah ve dürüst olur."
Yıldızlı Alıntı
İbni Mes'ûd (r)'dan rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s) şöyle buyurdu: "İsrailoğulları arasında dinden sapma, ilk defa şöyle başladı: Bir adam başka biri ile karşılaşır ve: Bana baksana! Allah'dan kork ve yapmakta olduğun şeyden vazgeç. Çünkü bu sana helâl değildir, derdi. Ertesi gün, o adamla aynı işi yaparken tekrar karşılaşır ve kendisini yaptığı kötü işten uzaklaştırmadığı gibi, onunla yiyip içmekten ve birlikte olmaktan da çekinmezdi. Onlar böyle yapınca Allah da kalblerini birbirine benzetti. Sonra Resûl-i Ekrem şu âyeti okudu: "İsrailoğullarından kafir olanlar Dâvud'un ve Meryem oğlu İsa'nın diliyle lânetlendi. Bu, onların isyan etmeleri ve aşırı gitmelerinden ötürüydü. Birbirlerinin yaptıkları fenalıklara engel olmuyorlardı. Yapmakta oldukları ne kötü idi! Onlardan çoğunun inkâr edenleri dost edindiklerini görürsün. Kendileri için önceden ahirete gönderdikleri şeyler ne kötüdür! Allah onlara gazab etmiştir, onlar azab içinde ebedi kalıcıdırlar. Eğer Allah'a Peygamber'e ve ona indirilen Kur'an'a inanmış olsalardı, onları dost edinmezlerdi, fakat onların çoğu yoldan çıkmış, fasık kimselerdir" (Maide sûresi (5), 78-81). Hz. Peygamber bu âyetleri okuduktan sonra şöyle buyurdu: "Hayır, Allah'a yemin ederim ki, ya iyiliği emreder, kötülükten alıkorsunuz, zalimin elinden tutup zulmüne engel olur, onu hakka boyun eğdirir ve hakkın sınırları içinde tutarsınız; ya da Allah kalplerinizi birbirine benzetir, sonra da İsrailoğullarına lânet ettiği gibi size de lânet eder."
Sayfa 118 - Ebû Dâvûd, Melahim 17; Tirmizi, Tefsîru süre (5), 6, 7Kitabı okuyor
Ebû Ümâme İyâs b. Sa'lebe el Hârisi (r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kim gücünü kullanarak bir Müslümanın hakkını gasp ederse Allah o kişiye cehennemi vacip kılar ve cenneti haram kılar." "Ya Rasulallah! O değersiz bir şey ise?" diye sordu. Bunun üzerine Rasulallah (s.a.v.): "İsterse misvak ağacından bir dal parçası olsun." buyurdu.
Hz. Peygamber devri. Ebů Talha henüz Müslüman olmamış idi. Ümmü Süleym(Rumeysa)'e evlenme teklifinde bulundu. Ümmü Süleym ona şu cevabı verdi: -Doğrusu ben de sana hevesliyim. Senin gibisi kaçırıl-maz. Lakin sen kâfir bir adamsın, bense Müslüman bir kadınım, seninle evlenmem doğru olmaz. Bunun üzerine aralarında şöyle bir konuşma cereyan etti. Ebu Talha: Sana ne oldu: Rumeysa? Ne olmuş bana? Sarı ve kırmızıdan ne haber? - Ben altın ve gümüş aramıyorum. Sen bir adamsın ki işitmeyen, görmeyen, sana hiç faydası dokunmayan şeylere tapıyorsun. Falanların siyah kölesinin dağdan sürükleyip getirdiği yerden biten bir odun parçasına tapmaktan hiç sıkılmıyor musun? Eğer sen Müslüman olursan, işte o benim mehrim olsun, evlenelim, başka bir şey talep etmeyeceğim! Bana Müslümanlığı kim telkin eder Rumeysa? Resûlullah (s.a.) telkin eder, ona git. Ebû Talha Hz. Peygamber'in bulunduğu yere doğru İlerlemeye başladı. Resûlullah, ashabı ile oturuyorken; "Ebu Talha, İslam'ın aydınlığı iki gözü arasında parlayarak geliyor" buyurdu. Ebû Talha Hz. Peygamber'in huzurunda iman etti ve Rumeysa'nın söylediklerini haber verdi. Hz. Peygamber Rumeysa'nın şartı üzerine nikâh-larını kıydı. Resûlullah Rumeysa için şöyle buyurmuştur: "Gördüm ki cennete girmişim, önümde bir ayak sesi. Bir de baktım ki Rumeysa". (Ebu Nuaym, Hilye, c. IV)
Reklam
Enes b. Malik der ki: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Her kim samimi olarak şehadeti isterse, bizzat şehid olmasa da ona (şehidlik mertebesi) verilir. " Bir rivayette de şöyle demiştir: “Yatağında da ölse Allah Teâlâ onu şehidler mertebesine ulaştırır.” (Müslim)
Ebu Musa el-Eş'ari anlatıyor: Bedevi bir adam, Resûlullah (s.a.v.)'e gelerek şöyle dedi: "Ya Resûlallah! Bir adam ganimet için savaşıyor, bir adam övülmek için savaşıyor, bir adam da üstünlüğü görülsün diye savaşıyor. Bunlardan hangisi Allah (c.c.) yolunda?" Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Her kim Allah'ın kelimesinin en yüce olması için savaşıyorsa, O, Allah yolundadır." (Müslim)
Sa'd b. Ebi Vakkas (r.a.) der ki: Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: "Zafere ulaştırılmanız ve rızıklandırılmanız, içinizdeki zayıflarınızdan başka hangi sebeple oluyor ki? Onların hatırına muzaffer oluyor, rızıklandırılıyorsunuz." (Buhari) Hadisin başlangıcı şöyledir: Mus'ab b. Sa'd der ki: Sa'd (r.a.) kendisinin başkalarından daha üstün olduğuna inanıyordu. Resûlullah (s.a.v.), "Zayıflarınızdan başka hangi sebeple muzaffer kılınıyor ve rızıklandırılıyorsunuz ki?" buyurdu. Mehleb der ki: Resûlullah (s.a.v.) bu sözüyle Sa'd'a tevazuyu öğretmek, mü'minlere karşı kibir ve gururunu gidermek istedi. Mü'minlerin rızıklandırılmalarının ve muzaffer kılınmalarının, sadece onların duaları nedeniyle olduğunu haber verdi. Çünkü onların ibadet ve duaları daha ihlaslı ve daha hüşüludur. Çünkü kalpleri dünyanın şaşaasına ve süsüne takılı değildir, kalpleri onları Allah'tan alıkoyan şeylerden temizdir. Dolayısıyla onların tek gayretleri vardır. Bu nedenle amelleri bereketli, duaları makbul olur.
"Resulullah (s.a.v)'in yanında bulunduğum sırada Benî Seleme Kabilesinden bir adam çıkageldi ve Resûlullah (s.a.v)'e şöyle dedi: "Ey Allah'ın Elçisi! Anne ve babamın ölümünden sonra onlar için yapabileceğim bir iyilik kaldı mı?" Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu: "Evet kaldı. Onlara dua etmek, istiğfar etmek, onların verdiği sözleri yerine getirmek, dostlarına yakınlık göstermek. Ana-baba tarafından olan akrabalarına yakınlık göstermeyi sürdürmektir."
Malik b. RâbiaKitabı okudu
711 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.