Doğası itibariyle uygun olmayan bir mecliste hepimiz oturmuşuzdur. Belki bu meclis dedikodu yapmak için oturulan, ses tonunun aşırı yüksek olduğu, kötü bir dilin kullanıldığı, dünyevî tartışmaların ilgi odağı olduğu, çok fazla şakanın yapıldığı ya da değerli zamanın istismar edildiği bir yerdi. Böyle bir meclisten ayrılırken kalbinin oldukça katılaşmış ve kirlenmiş olduğunu hissedersin, hatırladın, değil mi? Ancak aşağıdaki sünnetin ihya edilmesiyle birlikte kalpteki bu tür kirler giderilebilir ve kalp yumuşaklığı yeniden sağlanabilir. Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurdu: "Bir sürü faydasız sözle meşgul olunan bir mecliste oturmuş hiç kimse yoktur ki o meclisten kalkmadan önce şöyle desin ve Allah onun o mecliste yapmış olduğu hataları bağışlamasın: 'Sübhanekellâhümme ve bihamdike eşhedü en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbü ileyke.' (Allahım! Seni her türlü noksan sıfatlardan tenzih ve hamdinle tesbih ederim. Senden başka bir ilâh olmadığına şahadet ederim. Senden bağışlanmamı diler ve sana tövbe ederim.) "
İbni Mes'ûd(r.a.)'den rivayet edildiğine göre Resûlullah şöyle buyurmuştur: "(Dini işlerde) aşırı gidenler helak oldular." buyurdu ve bunu üç defa tekrar etti.(Müslim) Ebû Hureyre(r.a.)'den rivayet edildiğine göre Nebî (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Muhakkak ki bu din kolaydır. Bir kimse din hususunda kendini zorlarsa din ona galebe çalar. Dolayısıyla doğruya yönelin, ifrat ve tefrite kaçmadan orta yolu tutun. O zaman sizlere müjdeler olsun. Sabah, akşam ve gecenin bir kısmından istifade edin." (Buhari)
Reklam
Fenalıklara Değil İyiliklere Bak
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile alâkalı Hz. Muâviye (r.a.) şöyle anlattı: Bir seferde Resûlüllah Efendimiz’in (s.a.v.) matarasını taşıyan Hz. Ebu Hüreyre (r.a.) rahatsızlanmıştı. Ben hızlı davranarak hemen Resûlüllah’ın abdest aldığı matarayı aldım, hürmetle Resûlüllah Efendimiz’in eline su dökmeye başladım. Resûlüllah Aleyhisselâm bana bakınca heybetinden başımı eğdim. Sonra Resûlüllah (s.a.v.) bana tekrar baktı ve: “Ey Muâviye (r.a.), eğer Müslümanların işlerini görmek sana verilirse Allâh’tan kork ve adaletle hareket et.” buyurdu. Bundan iyice anladım ki bu iş, benim başıma gelecektir. Abdest suyunu dökmeye devam ettim. Sonra Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.) ikinci defa baktı ve: “İyi bil ki benden sonra ümmetimin işlerinin başına geçersin. O vakit geldiğinde sen onların iyiliklerine bak, suçlarına ve fena hallerine bakma.” buyurdu. Bundan dolayı Hz. Muâviye (r.a.), insanlara hep yumuşaklık ve tatlılıkla davranırdı. (İslam Tarihinden Altın Sayfalar, Fazilet Neşriyat)
Riya şirki
Ebu Hüreyre buyurdu: Resûlüllah (s.a.v.) buyurmuştur ki: يُقَالُ لِمَنْ أَشْرَكَ فِي عَمَلِهِ : خُذْ أَجْرَكَ مِمَّنْ عَمِلْتَ لَهُ. "Amelinde şirk yapan bir kimseye denir: Kim için amel etmişsen ecrini ondan al!"42 Ubâdeden rivâyet edildi: Cenâb-ı Hak buyuruyor: "Ben, ortaklıktan müstağni olanların en müstağnisi- yim. Binaenaleyh kim benim için bir amel işler, gayrimi benimle ortak yaparsa, payımı, bana ortak edene bıra- kıyorum."
ALLAH’TAN KORKAN BAŞKA ŞEYDEN KORKMAZ
Bir kul, Rabb’inin huzuruna çıkacağı günden korkarak bütün gayretiyle ona itaatle meşgul olsa, Rabb’ine isyan etmekten ve nefsinin hevâsından sakınsa, Allâhü Teâlâ, bu kimsenin heybetini insanların kalplerine yerleştirir. Takvâ sahibi âlimde öyle bir heybet bulunur ki, kimse onun bulunduğu yerde faydasız işlerle meşgul olamaz. Kul, nefsini
ALLAH’TAN KORKAN BAŞKA ŞEYDEN KORKMAZ
Bir kul, Rabb’inin huzuruna çıkacağı günden korkarak bütün gayretiyle ona itaatle meşgul olsa, Rabb’ine isyan etmekten ve nefsinin hevâsından sakınsa, Allâhü Teâlâ, bu kimsenin heybetini insanların kalplerine yerleştirir. Takvâ sahibi âlimde öyle bir heybet bulunur ki, kimse onun bulunduğu yerde faydasız işlerle meşgul olamaz. Kul, nefsini
Reklam
ALLAH’TAN KORKAN BAŞKA ŞEYDEN KORKMAZ
Bir kul, Rabb’inin huzuruna çıkacağı günden korkarak bütün gayretiyle ona itaatle meşgul olsa, Rabb’ine isyan etmekten ve nefsinin hevâsından sakınsa, Allâhü Teâlâ, bu kimsenin heybetini insanların kalplerine yerleştirir. Takvâ sahibi âlimde öyle bir heybet bulunur ki, kimse onun bulunduğu yerde faydasız işlerle meşgul olamaz. Kul, nefsini
Ebû Üseyd Mâlik İbni Rebîa radıyallahu anhü diyor ki: Biz birgün Resûlullah (s.a.v.) in yanında otururken Selemoğulları’ndan bir kişi geldi ve: “Ya Resûlallah! Annem ile babam öldükten sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mı?” diye sordu. Resûlullah (s.a.v.) buyurdu: “Evet, onlara dua edip günahlarının bağışlanmasını dilersin; vasiyetlerini yerine getirirsin; akrabalarını gözetirsin ve dostlarına ikramda bulunursun.” (Ebû Dâvûd - İbni Mâce)
Enes R.a. ve Behz İbni Hakim R.a. rivayetiyle; Resûlullah S.a.v. buyurdu ki: “Bir kimse ulemayı ziyaret ederse, beni ziyaret etmiş gibi olur. Bir kimse ulema meclisinde bulunursa, benim meclisimde bulunmuş gibi olur. Benim meclisimde bulunan ise, sanki Rabbının meclisinde bulunmuş olur.” (Taberani, Ebu Nuaym) Cumamız mübarek olsun :)
Ebû Hüreyre'den (ra) rivayetle: Resûlullah (sas) buyurdu ki: "Öyle bir zaman gelecek ki din sahibi bir kimse dinini ancak dağlara, mağaralara kaçarak koruyabilecek, dini selamette olabilecektir. O zamanda kişinin Allah'ın gazabına sebep olmadan geçimini elde etmesi de kolay olmayacaktır. İşte bu zamanda kişi hanımı ve çocukları eliyle helak olacaktır. Eğer hanımı ve çocukları yoksa anne babası eliyle helâk olacaktır. Anne babası da yoksa helakı akrabaları ya da komşuları eliyle olacaktır." Sahâbeler sordular: "Bu nasıl olacak, Yâ Resûlullah?" Buyurdu ki: "Bu kişiler adamı geçiminin darlığından dolayı kınayacaklar, o da kınanmamak için geçimini kazanmada helâkine sebep olacak yollara başvuracaktır."
672 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.