24. İbni Abbas ve Enes İbni Mâlik radıyallahu anhüm’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“İnsanoğlunun bir dere dolusu altını olsa, bir dere daha ister. Onun ağzını topraktan başka bir şey doldurmaz. Ama Allah, tövbe edenin tövbesini kabul eder.” (Buhârî, Müslim, Tirmizî, İbni Mâce)
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. Kanaatkâr olmak, Allah Teâlâ’nın verdikleriyle yetinmek güzel bir huydur.
2. Açgözlülük insanı dünyada huzursuz ettiği gibi, onu haksızlığa yönelteceği için âhiretini de perişan eder.
3. Açgözlülük derdinden kurtulmanın yegâne çaresi, önce bu dertten kurtarması için Allah’a yalvarmak ve açgözlülük sebebiyle yaptığı günahları bağışlaması için ona yönelmektir.
4. Allah Teâlâ kötü huylarından dolayı tövbe eden kulunun tövbesini kabul eder.
Enes İbni Mâlik radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Resûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Başına bir musibet geldi diye hiç biriniz ölümü temenni etmesin. Mutlaka böyle bir
şey temenni etmek zorunda kalırsa: ‘Allahım, benim için yaşamak hayırlı olduğu sürece
beni yaşat, hakkımda ölüm hayırlı olduğu zaman da beni öldür’ desin.”
Buhârî, Merdâ 19; Daavât 30; Müslim, Zikir 10, 13. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Cenâiz 9; Nesâî, Cenâiz 1; İbni
Mâce Zühd 31
Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Kim, evinden çıkarken:
“Allah’ın adıyla çıkıyor, Allah’a güveniyorum. Günahlardan korunmaya güç
yetirmek ve taate kuvvet bulmak, ancak Allah’ın tevfik ve yardımıyladır” derse
kendisine:
“Doğruya iletildin, ihtiyaçların karşılandı, düşmanlarından korundun, diye cevap
verilir. Şeytan da kendisinden uzaklaşır.”
Ebû Dâvûd’un rivayetinde şu ilâve vardır:
Şeytan, diğer şeytana: Hidâyet edilmiş, ihtiyaçları karşılanmış ve korunmuş kişiye sen ne
yapabilirsin ki? der. Ebû Dâvûd, Edeb 103; Tirmizî, Daavât 34
Âişe radıyallahu anhâ’dan rivâyet edildiğine göre, Resûlullah sallallahu aleyhi ve
sellem şöyle buyurdu:
“Kim bizim bu dinimizde ondan olmayan bir şey ortaya çıkarırsa, o şey kabul
edilmez.”
Öyle ise bid’atı nasıl algılayacağız?
İmam Şâfiî: “Kitab’a, Sünnet’e, icmâa ve sahabenin yoluna muhalif olan her şey,
saptırıcı, kötü bir bid’at; bunlara muhalif olmayıp hayra yönelik şeyler de iyi ve güzel
bir bid’attır” demektedir. İşte iyi bid’at (el-bid’atü’l-hasene) ve kötü bid’at (el-bid’atü’s-
seyyie) denilmesinin sebebi budur. Şâfiî’nin delili ise Hz. Ömer’in sahâbe-i kirâmın camide
cemaatle teravih namazı kılmalarını, “bu ne güzel bid’at” diyerek tasvib etmesine
dayanmaktadır.
Suheyb radiyallahû anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Cennetlikler cennete girince Allah Teâlâ onlara:
-Size vermemi istediğiniz bir şey var mı? diye soracak. Onlar:
- Ya Rabbî! Yüzlerimizi ak etmedin mi? Bizi cennetine koyup cehennemden kurtarmadın mı,daha ne isteyelim,diyecekler.
İşte o zaman Allah Teâlâ perdeyi kaldıracak.Onlara verilen en güzel en değerli şey Rablerine bakmak olacaktır.”