Kaçıyorum
Seni görmekten korktuğum şehirden, ciğerime nüfuz eden zehirden.
Bırakıyorum
Tepeleri boyayan sarı güneşi arkamda, demir atmış gemiyi, ücra bir rıhtımda..
Gidiyorum
Sensiz, yağmurun toprağı boyadığı diyarlara, derman bulmak için sen kokan yaralara.
Susuyorum
Dalından koparılmış bir çiçek gibi, adını ağzıma almadığımda geçecek gibi.
l Şimdiki Zaman Çekiminde Bir Veda Mektubu - İbrahim Hakkı Kaymak
Ve nihayet, uzak bir yerden gelmesi ümit edilen bir sevgiliyi rıhtımda beklerken, vapurun yaklaştığını gören bir âşığın heyecanı da bu nevidendir ki insanı üç dört dakika içinde bir kalp hastalığına yakalatabilir.
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller. Ne giden son gemidir bu.
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu.
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki, giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden.
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.
Farkıma varmaksızın çıkıp giderken her zamanki gibi benim onu gözlediğimi bilmiyordu. Eskiden onu böyle gözlerimi kırpmadan izleyişimi görmesini ne çok isterdim. İsterdim ve isterken de geçmişimiz gelirdi aklıma, birlikte kitap okuyuşumuz, dans edişimiz, film izleyişimiz…Ben pek beceremezdim okumayı onun gibi. O, öyle güzel okurdu ki dinlemeye
Yeşilçam filmlerini aratmayacak bir Dostoyevski öyküsü.
Çağımız aşklarını gölgede bırakacak denli hızlı yaşanan bir aşk hikayesi yazmış Dostoyevski. Tanışma, kaynaşma, aşık olma, ayrılma hepsi 4 gecede gelişen olaylar sonucu böyle bir öykü çıkmış meydana.
Buradan sonrası biraz SPOILER olabilir.
Yeşilçam filmlerini aratmaz dedim ya hani,
ne zaman seni düşünsem:
bir keder basar içimi, kapkara...
aklıma o eski günlerimiz gelir,
ağlarım sensiz geçen dakikalara.
ne zaman seni düşünsem;
gözlerimden bir hüzün bulutu geçer.
beni mahkum etti sensizliğe.
bu nasıl bir ömür, bu nasıl kader?
ne zaman seni düşünsem;
demir atar içime özlem yüklü bir gemi.
rıhtımda seni arar gözlerim, bulamaz
yokluğun yine zindan eder her gecemi.
ne zaman seni düşünsem;
can verir denizlerimde martılar.
omuzlarımda hıçkırır bir kadın,
dudaklarında unuttuğumuz şarkılar.
ne zaman seni düşünsem;
seninle uçup gider en güzel zamanlarım.
bu kocaman, bu hissiz, bu sefil dünyada
sensiz yaşanmıyacağını anlarım.
Ne olur kim olduğunu bilsem .pia.nın ellerini bir tutsam ölsem
Böyle uzak uzak seslenmese
Ben bir şehre geldiğim vakit
O başka bir şehre gitmese otelleri bomboş bulmasam
İclenip buzlu bir kadeh gibi boğulanıp boğunalıp durmasam
Ne olur sabaha karşı rıhtımda seslendiğini duysam pia'nın
Sırtında yoksul bir yağmurluk
Çocuk gözleri büyük büyük üşümüş ürpermiş soluk
Ellerini tutabilsem pia'nın
Ölsem eksiksiz ölürüm