Hakkında kesin bilgi sahibi olduğumuz ilk imparatorluk Büyük Sargon'un Akkad İmparatorluğu'dur (MÖ 2250). Sargon siyasi kariyerine Mezopotamya'daki küçük bir şehir devleti olan Kish'in kralı olarak başladı. Birsüre sonra sadece Mezopotamya'daki şehir devletlerini değil, Mezopotamya dışındaki geniş toprakları da fethetmeyi başaran Sargon tüm dünyayı fethettiğini iddia etti. Gerçekteyse, egemenlik alanı Basra Körfezi'nden Akdeniz'e uzanıyor ve günümüzdeki Irak ve Suriye'nin büyük bölümüyle İran ve Türkiye'nin bir kısmını içeriyordu... Sargon'u takip eden 1700 yılda Asur, Babil ve Hitit kralları onu bir rol modeli olarak görerek kendileri de tüm dünyayı fethettiklerini iddia ettiler. Daha sonra, MÖ 550 civarında İranlı Büyük daha da büyük bir iddiayla ortaya çıktı. Cyrusise sadece tüm dünyayı yönettiğini iddia etmiyor, aynı zamanda bunu tüm insanların iyiliği için yaptığını söylüyordu. İranlılar, "topraklarınızı sizin iyiliğiniz için fethediyoruz," diyorlardı. Cyrus emri altındaki halkların kendisini sevmelerini ve İranlıların tebaası oldukları için kendilerini şanslı görmelerini istiyordu... Bu yeni emperyal vizyon Cyrus ve franlılardan Büyük İskender'e, ondan Yunan krallarına, Roma imparatorlarına, halifelere, Hint hanedanlarına ve nihayet Sovyet liderlerine ve Amerikan başkanlarına geçti. Bu aynı zamanda iyiliksever emperyal vizyon, imparatorlukların var olmasını meşrulaştırarak, hem tebaa halkların ayaklanmasını hem de bağımsız halkların emperyal genişleme hamlelerine direnmelerini değersizleştirdi.
Garbta din, evvelce söylediğimiz gibi politikadan fiilen değil, nazari olarak ayrılmaktadır. Öyle olmamış olsa İngiltere kralları, Anglikan kilisesinin reisi olur muydu? Gene öyle olmamış olsa, yolu Roma'ya uğrayan her devlet reisi, gidip Papa'nın elini öper miydi? Keza, Türkiye'ye gelen yabancı diplomatların da Ortodoks ruhani reisini ziyaret etmeleri, dinin dünya ile et tırnak gibi birbirinden ayrılmazlığını göstermiyor mu?
Reklam
Kudüs’ün İ.S. 70’teki ikinci imhası, Yahudi devriminin temellerini yıktı. Yahudilerin ulusal diriliş umutlarının yerle bir olmasıyla birlikte, Hristiyanlık yeryüzüne Tanrının Krallığını getirecek devrimci bir Yahudi mesihin dini olmaktan, krallığı bu dünyaya ait olmayan evrensel bir mesihin (“Christ”, mesih sözcüğünün Yunancadaki karşılığıdır) dini olmaya evrildi. Yahudilikten giderek koptu ve Roma ile barıştı; umudunu yitirmiş proleter kitleleri avutan bir dine dönüştü. Roma’daki Hristiyanlara yazdığı mektupta Pavlus, kralları tahtından indirmekten ve açları doyurmaktan değil, kişisel kurtuluştan bahsediyordu. Artık mesaj, herkesin devlet otoritesine itaat etmesi gerektiğiydi. Zira tanrının izni olmadan hiçbir otorite var olamazdı; mevcut bütün otoriteler tanrı tarafından kurulmuştu
Uzunca bir süredir İtalya’daki casuslardan gelen istihbarat, vaziyetin harekete geçmek için gayet elverişli olduğunu bildirmekteydi. Papalık, Venedik ve Napoli krallıkları arasındaki rekabet ve Papalık’ın siyasi girişimlerine tepkiler sebebiyle, birbirine düşen İtalya üzerine yürümek için şartlar son derece müsaitti. Bosna ve Mora’daki Osmanlı
Roma kralları kovduktan sonra bir demokrasiye dönüşmeliydi. Halk zaten yasama gücüne sahipti. Krallar halkın oybirliğiyle kovulmuştu.
Sayfa 218 - İş Bankası YayınlarıKitabı okudu
Teolojik Roma vatanseverliği
Romalıların kralları, efendimiz Mesih'in krallığının bir parçasıdır ve bu dünyadaki diğer tüm krallıkları, elbette bu dünya için mümkün olduğu ölçüde aşar. Dünya sona erinceye kadar yenilmez kalacaktır... Kuşkusuz, günahlarımızdan ötürü ve gidişatımızı düzeltmek için barbar düşmanlar zaman zaman Romania'ya saldıracaklardır, ancak Romania krallığı Tanrı'nın gücü sayesinde yenilmez kalacaktır. Kosmas İndikopleustes
Sayfa 131Kitabı okudu
Reklam
112 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.