Senelerce önce aldığım ve göz attıkça ben bunları zaten biliyorum deyip yarım yamalak okuduğum bu eseri, Ahmet Bican Ercilasun'a yapılacak saygı gecesi gündeme geldiğinde, belki gözümden kaçan şeyler olmuştur diyerek tekraren okudum.
Cevap bulamadığım sorular çoktu fakat okuduğunuz bir kitabın yazarına soru sorabilme imkânınız varsa cevapsız
Hüseyin Nihal Atsız"ın bir-birindən əsrarəngiz gözəllikdə olan dörd romanından biri olan "Deli Kurt" məhcul şahzadə İldırım Bəyazidin nəvəsi İsa Çələbinin oğlu Murad"ın həyat hekayəsidir. Təbiidir ki, bu şahzadə xəyali bir obrazdır. Ondan savayı romanda Gökçen, Çakır, Evren, Satı Kadın və başqa bir neçə ikinci, üçüncü dərəcəli
Fazla düşünen bir adam,
Bir hayvan gibidir, kurak çayırda
Kötü bir ruh tarafından daire içinde dolaştırılan,
Dururken etrafında güzelim yeşil otlaklar.
Rûhun mu ateş, yoksa o gözler mi alevden?
Bilmem, bu yanardağ ne biçim korla tutuştu?
Pervâne olan kendini gizler mi alevden?
Sen istedin, ondan bu gönül zorla tutuştu...
Gün senden ışık alsa bir renge bürünse;
Ay secde edip çehrene yerlerde sürünse;
Her şey silinip kayboluyorken nazarımdan
Yalnız o yeşil gözlerinin nûru görünse...
Ey
ATSIZ'DA ASKERLİK-ORDU-SAVAŞ-DİSİPLİN
31 Ağustos 1962 tarihinde çıkan Millî Yol dergisinin 31. sayısını elimize alınca, İzmirli Türkçü gençler olarak ne kadar heyecanlandığımızı hatırlıyorum. Orta sayfada Atsız'ın "30 Ağustos ve Türk Ordusu" başlıklı yazısı yer alıyordu. Yazıyı defalarca okumuş, birbirimize aktarmıştık. O