Bedeni Zihnin Zorbalığından Kurtarmalıyız
Zihin bedenin gereksinimlerini kendininkilerle karıştırır. Çünkü kim olduğunu bilmesi gerekir. Bir yanılsama dünyasında yaşıyoruz. Kim olduğumuza ilişkin en ufak bir fikrimiz yok. Zihin bütün bu soruları yaratıyor. Ben kimim? gizemlerin en derini haline geliyor. İnsanın kendini güvenlikte hissetmesi için sorunun yanıtlanması gerekiyor. Zihin,
"Kendini maddeden ayrışma üzerine inşa etmiş olan bilincin bekası için zorunlu olan şey, başlangıçta, maddenin dönüşümleri sırasındaki madde-bilinç bütünlüğünün kopmamasıdır; yani bilincin söndüğü geçiş anlarında, devamlılığı teminat altına alabilmektir. Öte'nin sakini 'ruh', maddede yaşayabilmek için, maddeyi yaşatmak, onu denetimi altında tutmak, hükmetmek zorundadır. Burada Yûnus Emre'nin bir dörtlüğünü hatırlatmadan geçemeyeceğim. Puslu bakınız ki -'somut', gözünüzü çelmesin-, o büyük mecaz kendini göstersin: Yerden göğe küp dizseler Birbirine bendetseler Altından birin çekseler Seyreyle sen gümbürtüyü. En alttakini, yani diğer her şeyin üzerine bina olduğu temeli yok ederseniz, -ne ve nasıl olursa olsun- üsttekiler yıkılır. Mânâ maddeyi bu minvalde gereksinir."
Sayfa 36 - Kavramlar/Kuramlar, M. Bilgin SaydamKitabı okuyor
Reklam
Birinci Ay
Doğduğunda bebeğin, bedeni üzerinde hiçbir denetimi yoktur. Duruş şekilleri daha çok vucutlarına göre daha büyük olan kafalarının duruman göre pozisyon alır. Kas kontrolü kafadan başlayarak aşağı iner.
Sayfa 59 - NobelKitabı okudu
Doğduğunda bebeğin, bedeni üzerinde hiçbir denetimi yoktur. Duruş şekilleri daha çok vücutlarına göre daha büyük olan kafalarının durumana göre pozisyon alır..
Sayfa 59 - NobelKitabı okudu
"Gelecekleri belirsiz olan, bağımsız karar alma iradesine sahip bulunmayan, uluslararası konumu çok zayıf, iç işlerinin denetimi bile ABD ya da AB tarafından yapılan, geçmiş duygusu gelecek duygusundan çok daha güçlü, geçmişin ağırlığı altında yaşayan, bilgi, bilinç ve eylem üretmek yerine, daha çok kehanete dayalı anlayışlara yaslanan, büyük bir aşağılanma dö­nemine girdiği halde, olaylardan gereği gibi etkilenmeyen, edilgenliğe gömülmüş, gerçek dışı umutlara bağlanmış, entelektüel atalet içerisinde bulunan, en büyük atalet kaynağı teslimiyetçiliğe yöne­len, tarihin izlediği yolu öngöremeyen, aldatıcı yönelişleri seçen İslam dünyasının ruh halinin büyük bir değişime ihtiyacı vardır."
Bu kuramımı uygulamaya geçirmekte çok duraksadım. Hayatımı tehlikeye attığımı iyi biliyordum; çünkü kimliğimizin can evini bu kadar güçlü bir biçimde denetimi altına alıp sarsabilen bir ilaç, en küçük bir doz aşımı ya da en ufak bir vakitsiz kullanım durumunda, değiştirmesini beklediğim o ruh sığınağını tümden yerle bir edebilirdi.
Reklam
37 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.