İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinden sadece beş kişi Profesör olmama olumsuz oy vermişti ve bu red oylarını kadın olduğum için değil, solcu olduğum için vermişlerdi" diyorum. Feministler, "kadının toplumda yeri yok" diyorlar. Bense gerçek bir sosyalizmin bu duruma çare bulacağına inandığım için "bu bir kadın sorunu
Sayfa 120 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
... Ruhsal hastalıklara çare bulan bir kitap
Rus yazar Tolstoy kısaca kendi hayatını anlattığı "İtiraflarım" adlı kitapta; küçükken dini bir eğitim aldığını, fakat koleje gittiğinde öğretmenlerin ve eğitimin tesiriyle ateist olduğunu, sonra da her türlü günahı işlediğini anlatır. Tolstoy, "İki olay benim gözümü açmama vesile oldu" diyor. Birinci olay, Paris'e yaptığı bir yolculukta bir mahkûmun giyotinle idam edilmesini görmesi, ikinci olay da genç yaştaki kardeşinin bir hastalıktan dolayı acı çeke çeke ölmesidir. Tolstoy kendi kendine, "Ölüm diye bir şey var. Fakat niçin var?" sorusunu sorar. Tabii bu sorular, "Hayat niçin var? Hayatın amacı nedir? Niçin yaşıyorum?" sorularını da çağrıştırır. Allah'a inanan bir kişi için bu soruların cevabı kolay ve basittir. Fakat Allah'a inanmayan biri için bu sorulara cevap bulmak zordur. Tolstoy, "Başlangıçta bu sorular bana çocukça geldi, fakat daha sonralan dünyanın en mühim sorularının bunlar olduğunu gördüm diyor. Ve şöyle devam ediyor, "Bu soruların cevabını bulmak için felsefeye ve bilime müracaat ettim. Onlar bana dediler ki: Bize istediğini sor. Yıldızları, hayvanları, bitkileri her şeyi sor. Fakat bunları sorma. Çünkü bu soruların cevabı yok dediler." Tolstoy, bu sorulann cevabını bulamadığından depresyona girdiğini, hatta kaç defa intiharı düşündüğünü, fakat "İleride bunlardan kurtulurum" düşüncesiyle kendini tuttuğunu söylüyor. Nihayet üç yıl süren bu depresyonlu dönemin ardından güçlükle Allah'a inanır ve o hallerden kurtulur.
Reklam
Bir keresinde ar­kamda duran adam sıradan biraz sapmıştı ve bu simetri bozuk­luğu SS gardiyanının hoşuna gitmemişti; ansızın kafama inen iki ağır sopa yedim. Ancak o zaman yanımda duran eli sopalı SS gardiyanını farkettim. Bu tür durumlarda insanı en çok yarala­ yan şey (ki bu hem yetişkinler hem de cezalandırılan çocuklar için geçerlidir) fiziksel acı değil, haksızlığın, mantıksızlığın ver­diği ruhsal ıstıraptır.
İnsanı en çok yaralayan şey fiziksel acı değil, haksızlığın mantıksızlığın verdiği ruhsal ıstıraptır."
Ruhsal olgunluk için bir tutam acı, emek ve gözyaşı gerekir.
Bir çelişkiler yığınıyız. Her zaman daha fazlası olmaya çalışırız, ama bir yandan da kendimizi olduğumuz gibi kabul etmeye ve sevmeye çabalarız. İnsani deneyimin gerçekliğini kabul etmeye çalışırız, ama bir yandan da ruhsal varlıklar olduğumuzu biliriz. Acı çekeriz, ama çektiğimiz acının üstesinden gelebiliriz. Bir kayıp yaşarız, ama bir yandan da sonsuza dek sevgi duyarız. Hayatı kesin addederiz, ama bir yandan da bunun sürmeyeceğini biliriz. Azıyla çoğuyla, kıtlığıyla bolluğuyla, büyüğüyle küçüğüyle dolu bir dünyada yaşarız. Bu karşıtlıkların farkına varabilirsek daha mutlu oluruz. Bu evrendeki rolümüz, belki bize öyle gözükmese de, hep dengededir. Bu dengeyle ilgilenme görevi, hayatın, bizim hevesle beklediğimiz o büyük anların yörüngesinde dönmediğini anlamak demektir: terfi, düğün, emeklilik, iyileşme gibi. Hayat hevesle beklediğimiz bu büyük anların arasında da sürer. Öğrenmemiz gereken şeylerin pek çoğu, hayatın küçük anlarında bulunmaktadır.
Sayfa 233 - Profil Kitap Yayınları, 1. Baskı: Mart 2021Kitabı okuyor
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.