Yenilmek başka şeydir, yorulmak başka!
Küllerinden doğmak ise bambaşka!
Bazen yenilir, çabuk toparlanır, hızla ayağa kalkarsın. Ama bazen öyle yorulursun ki takatin kalmaz hiçbir şeye, konuşmaya dahi.
"Atamıyorum üstümden yorgunluğu ne kadar dinlensem. Bizim yorgunluğumuz gövdemizde değil, ruhumuzda olsa gerek." (s. 34)
Ruh
"Ben bu çağdan nefret ettim. Etimle, kemiğimle nefret ettim!" cümleleri ile dolaşıyoruz etrafta. Neden peki? Çünkü bu çağ sadece insani duygularımızın, sözlerimizin değil toplumun temel taşı olan 'aile' mefhumunun da içini boşalttı. En ufak konuda eskileri özlüyoruz hep. Bir yazı okumuştum aynen şöyle yazıyordu: "Eskiden çöp
Gurur ve Önyargı eseriyle tanıdığınız yazarın eserlerinden ustaca derlenmiş sözlerden oluşuyor.
Kimi cümlelere oldukça katılacak kimi cümlelere şiddetle karşı çıkacaksınız. Ama unutmamak gerek ki bu bir deneme kitabı değil, yazarın eserlerinden, oluşturmuş olduğu tiplemelerden çıkan sözler. Yazar her kahramanını kendi
Bugün hayat biraz sen biraz ben
Sonra bir bilinmezliğin kıyısında bir olup ruhumuzu dinlendirmek bir müzik eşliğinde,
Bir ritim tutturmak hayata, yaşamaya ve anda kalabilmek için ...
Biraz senden biraz benden var olarak güneşin batışın da,mutluluğa koşmak belki de O zaman tüm vakitlerde huzur bulur ruhumuz,bedenlerimiz.
İnsan diyorum biz olunca yol alır hayat yolculuğunda...
Hayatımızdaki var olan,var olmak isteyenlere bir semadir gönlümüz.
Sen kendinle akışta oldukça varsın gönlüm
Bırak konuşmayı dinle.. Bakma gör sende dinlenmek isteyen yorgun gönülleri
Işık ol kimbilir kimin hayatına verdiğin ışıkla var oluyorsun yolculugunda...
Nursel K.
O ADAM BENİM BABAM
Koruyamamıştım annemi. İçime dert olmuştu. Babamın o yüksek perdeden çıkan öfkeli sesini duyduğumda odamdaydım. Zaten her zaman yüksek çıkardı sesi. Günlük konuşmalarda bile sanki sesini duyuramayacaktı da biraz daha bağırarak konuşmalıydı. Kendine güveni olmadığı gibi gücünün yettiğine de gösterecek saygısı olmayan bir
Bitmiş olanla başlamamış olan arasında bir boşluk olduğu için Pazar akşamları bize ait değildir. Belki de bu yüzden bu akşamlarda ruhumuz yoksulluktan yorgun düşüyor.
Şuşa azad edilən gün “Tarqovu”da oturmuşdum. Dostumu gözləyirdim. Tıxaca görə gecikirdi. Birdən restoranlarda oturan adamlar sevinclə qışqırmağa başladılar. Şuşanın azad olunması xəbəri gəlmişdi. Arıq, cavan bir süpürgəçi oğlan zibilləri yığa-yığa yanıma yaxınlaşıb dedi:
– Qaqa, nə olub ki? Niyə hamı qışqırır?
– Şuşa azad olunub – cavab verdim.
–
Yoktun, olamazdın. Bu sözleri çok önce, henüz bedenimiz bu kadar yorgun düşmemiş, henüz ruhumuz bu kadar örselenmemiş, henüz gönlümüz umutlarla doluyken söylemiştin...