"Doğru değil," diyor Emre. "Nefsim için bulmayı umduğum mutluluktan dolayı onu seviyorum galiba. Ona onun için değil, kendim için hasret çekiyorum."
"Hayır," diye itiraz ediyor yankı. "Sen artık şehvetin amaç olmayacağının farkına varmış ve hayvani yönünü aşmış birisin!"
"Ama gene de ona kavuşmak istiyorum."
"Bu istek, geçici bir vuslat ve faydalanma için değil. Onda seni çeken güzelliklere aç olan ruhunu doyurmak ve onunla değer kazanmak için. Belki bundan da öte. Ona kavuşmakla, onun kaynağına biraz daha yaklaşabilmek için. Asıl en güzel olana ve güzellik bağışlayana!"
HİÇ VE HER ŞEY || BÜLENT ÖZDEMİR
Merhaba dostlar.
Hadi gelin bugün günlerden şiir.
Şiirler; duygu ve düşünceyi en güzel şekilde aktaran can damarıdır edebiyatın. Ruhu besleyen vazgeçilmez bir nimettir. Maneviyatı yüksektir. Saf ve temiz bir su gibi akar yüreğimize. Bazen aşkla, bazen hüzünle bazende koskoca bir haykırışla duyurur kendini bize. Kulak vermek lazım bu sese zira anlattıkları ruhumuza şifa, yaralarımıza merhem, acılarımıza bir sesleniştir.
Hepimiz biraz varla yok arası
Hepimiz biraz hiç ve her şeyiz
Beni duygudan duyguya sürükleyen şiir kitabım @bülent yüreğinden süzülen şiirlerinin olduğu hiç ve her şey oldu. Ruhunu doyurmak isteyen herkese tavsiyemdir. Şiirle ve huzurla kalın.
Duramayız
Kanatlarımızı yer ardımızdan gelenler Gölgemizde evliya olurken seyyahlar Düşmanlık en yakınımızda Kardeşten değil mi ilk ölüm?
Kimin günahının bahanesi yok
Bir karıncayı yakmaya yeter saman alevi Yuşa'nın türbedarına soralım
Karıncanın taşıdığı suyu
Soralım
Nasıl ölürsek büyük kazılır mezarımız
Avuçlarımdan kale yapsam bize
Birileri sur'a üfler ayaküstü
Binlerce kızgın yılan şaha kalkınca
Gel süvarisi olalım bu kalabalık ateşin Mahşer diye bizi anlatsınlar
Utancımızdan kanatlarımız yansa da
Yine de bir yanımız hep kelebek kalsın
Hiç ve Her ŞeyBülent Özdemir · Şule Yayınları · 2018302 okunma
Hacc tecrübesi bana neler öğretti.
Kişi hacca giderken kendi kendine "hacc ne demektir diye sormalı ve haccın Allah'a doğru yükselmesi olduğunu bilmelidir." Hacc ibadeti pek çok şeylerin aynı anda gösterisidir.
Gösteride Allah, sahnenin yöneticisidir. Adem, İbrahim, Hacer ve şeytan başlıca karakterleridir. Sahneler Mescid'ûl
Bazıları seksi bedeninin ihtiyacını gidermek için yaşar, bazıları ise bedeniyle birlikte ruhunu doyurmak, iliklerine kadar hissederek seksi yaşamak ve doyuma ulaşmak ister.
Yiyecekler nasıl ki insanın bedenini besliyorsa, samimiyet, tebessüm ve sevgi de insanın ruhunu ve kalbini besler. Ancak her ikisinin de sahtesi zehirlidir. Bozuk yiyecekler midenizi, sahte gülücükler ruhunuzu kirletir.
İnsan oğlu genelde midesini doyurmayı önemsediği için, ruhunu doyurma işini ya hiç yapmıyor bu konuda ömür boyu oruç tutuyor ya da ruhunu hiç beslemiyor.
Işte ruhunu beslemek isteyenlerle sadece midesini doyurmak isteyenlerin savaşının adıdır, Bence, Edebiyat...
KK
Ne kendisinden ne de zekâsından kesinlikle şüphelenmeyen bir ahmağın temiz imanı, Gogol’un yarattığı teğmen Pirogof tipinde canlanmıştır. Pirogof, kendisinin bir dâhi, hatta dâhinin üstünde olduğuna şükrediyor. Bu konu hakkında konuşulamayacağına bile inanıyor; zaten onun gözünde böyle meseleler yoktur. En büyük yazar, okuyucusunun ruhunu doyurmak için, yazısını ona düzelttirmek zorunluluğunu duymuştur. Fakat düzeltmeyi yaptırdıktan sonra, kendisine zor gelebilmiştir. Cesaretini kaybetmiş, okuyucularını yüzüstü bırakmıştır.
Gogol’un, Pirogof tipini bu kadar aşağı rütbeden almasına hep üzüldüm. Çünkü bu şahıs, kendini o kadar beğenmiş bir tiptir ki, sadece bir yüzbaşı rütbesi bile ona yakışamaz. Kendini beğenir demekle ne demek istiyorum? Şunu anlatmak gerekiyor ki, onu bir general yapsalar, yine de yüzbaşı rütbesini tercih edecektir. Buna benzeyen daha nice nice askerler, savaşta korkunç başarısızlıklara uğramadılar mı? Yazarlarımız, bilim adamlarımız, propagandacılarımız arasında Pirogof gibi insanlar yok mu idi? “Ona benzeyenler olmadı mı?”
Kamelyalarla gezen bir kadın ... Kitap bir hayat kadınının yaşamı üstüne kurulmuş. Aşkı üstüne ,begenilecek bir taraf görmeye bilir çoğu kişi , fakat yazarın yansıtma biçimi masalsı olduğu için ben çok beğendim. Bunu belirtmek isterim. Bir mobilya mağazasında , masanın üstünde gördüğüm günden beri okumayı düşünüyordum. Enteresan bir karşılaşma
Günümüzde insanın maddesiyle ruhunu ayrı ayrı anlayabilene, varlığını idrak edebilene evliya dense yeridir.
Şeyh Galip şöyle diyor:
Gıda-yı ruhu ver kim rehber-i mirâc-ı ulvidir
Hemişe fikr-i tamir-i beden pâ-der-gil olmakdır
Günümüz Türkçesiyle, “Ruhunu besle, yola o çıkacak; beden boş kapsül, bırakıp gideceksin / Bütün mesaini bedenine harcarsan ayağı çamura çakılıp yürüyemeyen eşek gibi olursun,” diyor. Yani insan kendini bedenden ibaret zannedince, böyle telakki edince; onu doyurmak, onu beslemek, onunla ilgilenmek, onu süslemek... Aman aman, bitmez tükenmez bir meşgale ve sonu yok. E bal gibi biliyor ki sonunda toprak olacak, yani boşa çalışıyor. Elbette bunalıma girer, elbette. İşte Şeyh Galip üstadın kırk sekiz mısrasının ilk ikisi;
“Ey dil ey dil niye bu rütbede pür-gamsın sen
Gerçi virâne isen genc-i mutalsamsın sen.”
Bakıyorum da yüzünü asmışsın, strese gömülmüşsün. Hayırdır ne oldu sana? Ha, anladım... Kendini bedenden ibaret sandın, o da yerçekimine tabi, devamlı yıpranıyor, elbette üzülürsün. Bilsen ki sen ruhsun, kafaya bile takmazsın demek istiyor.
Hazreti Mevlânâ'nın sözünü hatırla:
“Bedenin, bindiğin eşek. Dizgin sendeyken ahire gidersin ama işi eşeğe bırakırsan ahıra gidersin.”
Sene başında alınacak bir kararla her dönemin sonunda organize edilen bilim şenlikleri, resim ve teknoloji sergilerinin yanında bir de "merhamet fuarları" düzenlenebilir. Çocukların ruhunu doyurmak bilim ve sanat yapmaları kadar önemlidir sonuçta.
“Onu ömür boyu kaybettiğini bilmene rağmen hâlâ çok seviyorsun.
Bu istek (kavuşma isteği) geçici bir vuslat ve faydalanma için değil. Onda seni çeken güzelliklere aç olan ruhunu doyurmak ve onunla değer kazanmak için. Belki bundan da öte. Ona kavuşmakta, onun kaynağına biraz daha yaklaşabilmek için. Asıl en güzel olana ve güzellik bağışlayana…”
İçimde yaşayan üç kişi kitabın üç ana karakteriydi. Henry, karamsar, her şeyi anlamsız bulan, depresif, içten içe umut etmek isteyen ama bundan ölesiye korkan, cesaretini kibrinden alan bir karakterken Basil, tutkulu, her daim içinde umut barındıran, lakin körü körüne aşık olan, belki de bir şeyler hissedebilen, yaşayan tek kişiydi. Ruhun yıkımını
garip icin ve garip seklinde olan ve orhan veli tarafindan yazilmis olan iki onsozde katildigim ve katilmadigim noktalar epey fazlaydi, ozellikle de garip onsozundeki sanatlar arasi etkilesim meselesi. ilk defa orhan veli okudugumu bu noktada itiraf etmem gerekiyor. katilmadigim noktalara deginmedwn once, fazla olmalari kaynaklari burada sadece