Yunus Emre diyor ki:
"Bu dünyada aşksız bir tek kişi bile yoktur. Herkesin bir nesneye sevgisi vardır. Allah'ın yarattığ bu dünyada yüz bin türlü sevgi vardır, sana hangisi layıksa onu seç! Allah'ın yarattığı yüz bin sevgi var; sen bunlardan kendine layık olanı seç. Fakat bu yüz bin sevgiyi iki başlıkta değerlendirmek gere kir:
Güçlü kadın karakter okumaya bayılıyorum. Vasya, bulundukları yüzyılın tüm kurallarını yıkan mükemmel bir karakterdi.
Sonuna kadar herkese baş kaldırması, asla boyun eğmemesi ve yine kendi bildiğini okuması beni mest etti. Ancak hangi yüzyılı okursam okuyayım insanların şu cadı yuhalamasına anlam veremeyeceğim.
Vasya, büyükannesinden aldığı özellikle, çocukluğundan itibaren iblisleri görebilen hatta onlarla arkadaş olan biri. Onlara anlatılan kış masallarının gerçekliğine inan üç,beş insandan biri kendisi...
Kitabın ilk sayfalarından itibaren Morozko'nun geleceği sahneyi bekledim. O kadar çok bekledim ki belki de kitapla ilgili tek kötü yorumum bu. Yani 400 sayfa yazıp her şeyi son 100 sayfaya sığdırmak neden?
Allah'tan sıkılmadan okudum. Yazarın dili ve anlatımı o kadar akıcıydı ki kitabı elimden zor bıraktım. Vasya'nın doğumundan bile öncesinden başlayıp yaklaşık on beş yılı okumak gerekli miydi tartışılır. Ancak bunun bir giriş kitabı olduğunu bilerek okunursa belki o zaman su götürür.
300 sayfayı boşa okumadık aslında. Vasya'nın mücadelesini okumak güzeldi. Önce hayatta kalmaya çalışması ardından cadı olarak yaftalanması ve tabii ki o saçma sapan nişanlanma sahneleri...
Hangi yüzyıl bilmiyorum ancak kadınların iki seçeneği var; ya evlenip kocasının gönlünü eğleyecek ya da rahibe yemin edip kendini tanrıya adayacak. Vasya'nın bu iki fikre de sonuna kadar karşı durması helâl olsun dedirtti.
İkinci kitabı hemen okumak istemiyorum. Aslında çok merak ediyorum ancak bitmesini istemiyorum. Bu kitap beni kesinlikle kendine bağladı. Tavsiye üzerine almıştım. İyi ki de almışım.
Herkese merhaba size çooook aşık olduğum bir kitabın yorumuyla geldim.
Büyük yazdüşü kütüphanesinde muhafız çırağı olan Elisabeth (s ile evet), bir gün bir görev için Müdire tarafından seçilir. Bir karabüyü kitabını kütüphane mahzenine kilitlemek. Kitap serbest kalırsa sihrişer isimli güçler açığa çıkıp ölümcül tehlike oluşturabilir. Bu hikayede
Kaygılı çocuğun ileriki hayatında duygu dünyasının düzenli bir ritmi olmaz. Duyduğu en ufak incitici söz, gördüğü en ufak kötü muamele karşısında hemen iç huzurunu yitirir. Başkalarını kendisi için bir tehlike gibi görür. Güzel bir niyetle namaza başlar ama ruhundaki karmaşa sayesinde Allah'la baş başa, samimi ibadeti yaşayamaz. Sürekli insanları düşünür. Evinin bir köşesinde, odasında normalde yalnızdır ama kalbini insanlardan kurtaramamıştır. Gününe insanları düşünerek başlar, gecesini de yine iç dünyasındaki o yoğun kalabalıkla birlikte tamamlar. İç sesi sürekli insanlarla konuştuğu için namazda Allah'la konuşmayı ona yönelmeyi başaramaz.