Tarih, eserlerini iki defa oynarmış: Önce trajedi, sonra komedi olarak. Roma'nın kazları heybetli bir trajedinin kahramanıydılar, bizimkiler tatsız bir komedyanın aktörleri.
Tanzimat'tan bu yana Türk aydınının alınyazısı iki kelimede düğümleniyordu: aldanmak ve aldatmak. Senaryoyu başkaları hazırlamıştı, biz sadece birer oyuncuyduk. Nesiller bir ütopyanın kurbanı olmuşlardı...
Ne Hz. Peygamber döneminde ne de ondan önceki ve sonraki dönemlerde fazilet olarak ona yaklaşabilecek; yaratılış, ahlak, konuşma ve davranış açısından onun gibi olabilecek kimse yoktur.
Hz. Peygamber kendisini şu üç şeyden geri çekmişti:
1. Çekişmek.
2. Çok konuşmak ve çok mal edinmek.
3. Kendisini ilgilendirmeyen şeylere karışmak.
İnsanlara karşı da şu üç şeyi terk etmişti:
1. Başkalarını kınayıp ayıplamak.
2. Başkalarının kusurlarını araştırmak.
3. Sevabı olmayan konularda konuşmak.
Dilimiz ve Kültürümüz, Asım'ın Nesli Okuma Grupları ile birlikte okuduğumuz ve bugün tahlil ettiğimiz bir kitap oldu. Bu açıdan yazımda tahlilde bahsedilen konulara da değineceğim. Öncelikle kitabın adını gördüğümde kültür yozlaşması ve Osmanlı Türkçesinden uzaklaşmamız gibi konulara değineceğini düşündüm fakat düşündüğüm gibi olmadı. Kitabın başında çalışmanın öneminden, çalışma prensiplerinden bahsediyor. Bu kısımları okumaktan zevk aldım ve bana Ali Fuat Başgil'in Gençlerle Başbaşa kitabını hatırlattı. Kitabın orta kısımlarında ise çok fazla teknik bilgiye değinildiğini gördüm. Türkçe gramer bilgilerinden ve edebiyatın usul konularından bahsediyordu. Bazı noktalarda ''Buna gerek var mıydı?'' dediğim oldu, evet. :) Genel olarak Türk Dili ve Edebiyatı dersinden çıkmış gibi hissettim kendimi. Kitabın son kısmı ise isminde de geçen ''kültürümüz'' hakkında. Fakat bu son kısmın kitaptan biraz kopuk olduğunu düşünüyorum. Evet, kendi içinde iyiydi ve kitapta en çok altını çizdiğim, kenarlarına notlar aldığım bölüm de burası oldu fakat sanki kitaptan bağımsız gibiydi. Bu kısmını çok sevemedim. Fakat genel olarak bir gencin okumasında fayda olan bir kitap olduğunu düşünüyorum.
İdeolojiler birer siyasi alet ve yalandır. Kültür ise saldırgan ideolojilere karşı bir zırhtır. O halde milli kültürümüzü iyi tanımalı, ona sımsıkı sarılmalı, şahsiyetsizlikten ve şuursuz taklitten şiddetle kaçınmalıyız.