Hayatı kıssaların en güzeline konu olan peygamber… On bir yıldız, güneş ve ayın kendisine secde ettiğini gördüğü bir rüya ile başladı onun hikâyesi. Kardeşleri tarafından kıskanıldı ve kuyuya atıldı önce. Kuyunun karanlığından kurtarıldı, Mısır’da bir saraya getirildi. Büyüdü; güzel yüzlü, güzel ahlaklı bir delikanlı oldu. Sonra, güzelliğine kapılan Züleyha’nın iftirasına uğradı. Masum olmasına rağmen zindana atıldı, tekrar karanlıklara düştü. Yokluğuna sabreden babası gibi, o da başına gelenlerin hepsine sabır gösterdi. Rabbinin lütfuyla zindandan kurtulup Mısır’ın hazinelerinin başına getirildi. Gün geldi, ona karanlık kuyuları reva gören kardeşleri yardımına muhtaç oldular. Hz. Yusuf onları asla kınamadı ve affetti. Sonrasında anne babasına kavuştu, bağrına bastı onları. On bir kardeşi, annesi ve babası huzurunda saygıyla eğildiklerinde, Hz. Yusuf’un yıllar önce gördüğü rüyanın anlamı da ortaya çıktı.
Kitap, aslında bir roman olmaktan çok, felsefi bir alegori, bir meditasyon ve bir otobiyografik içsel yolculuğun dışavurumu niteliğinde.
"Doğuya Yolculuk", Hesse'nin eserleriyle
ben sizin bildiğiniz o uslu çocuk değilim
bilseydiniz belki sevmezdiniz
sevmesi gereken severdi yalnız
siz çekilirdiniz
dünya değişir her şey rüya gibi güzelleşirdi
o zaman kendimi tüketmezdim sebepsiz
ben seni gördüğünüz o suçlu çocuk değilim
değilim kendiniz gibi oldurmaya öldürmeye çalıştığınız
değilim o utangaç halime gülüştüğünüz
arsızlığımı bilseniz asıl utanırsınız