Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.17
Taha Kılınç okumayı çok seven; üslubunu, yazılarındaki itidali takdir eden bir okur olarak bu seriyi daha çok insana ulaştırıp artık İslam coğrafyası hakkında belli ölçüde malumata sahip insanların yorumlarının artmasını istiyorum. Sanıyorum ki cehaletten sıyrılıp aklıselim yorumlarla tartışmak bizleri refaha ulaştıracaktır...
Alem-i İslam Yazıları 7 kitaptan oluşmakta ve ilk kitabı, incelemesini yazdığım üzere Biladüşşam'dır. Oldukça ince bir kitap olmasına rağmen her bölümde okuruna ele aldığı bölgenin farklı yanlarını, birçok farklı perspektiften aktarıyor Taha Kılınç. Yazarın 2016-2023 aralığında bölgeye dair yazdığı yazılar tasnifiyle ortaya çıkan kitapta birçok şahsiyet anılıyor, 'Biladüşşam' olarak adlandırılan bölgenin içindeki Arap ülkelerinin dününden bugününe çeşitli olaylar ele alınıyor. Bu vesileyle bölümlerde parmak basılan konular/kişiler ilginizi çektiği takdirde size ayrı bir araştırma alanı açıyor.
Benim gibi sıkı bir Taha Kılınç okuruysanız önceki kitaplarında (Ortadoğu'ya Dair Yirmi Tez, Kudüs Yazıları, Bir Rüyayı Hatırlar Gibi...) daha detaylı ortaya koyduğu konuları hatırlamak ve zaman zaman üzerine ekleme yapmak açısından kaçırılmayacak bir fırsat. Heyecanla, not tutarak ilerlemek benim için bilgilerimi tazelemem açısından çok faydalı oldu. Alana dair ilk okumanızsa muhakkak detaylı notlar almalısınız. İlk okumanız değil ve alana yetkinseniz sizin için olayları hatırlamak açısından yine faydalı olacaktır.
Ben çok beğendim ve defaatle olduğu gibi yine herkese tavsiye ediyorum. Okumaktan pişman olmayacaksınız, yüklenin heybenizde kalsın.
Herkese selammm
Her gün rüya görmesek hiç sıkıntı yaşamıyoruz ama üst üste aynı rüyayı gördüğümüzde ne oluyor deriz. Peki yA haberci rüyalar ? bizi kendine çeken harekete geç, bul beni, çözmesen bu düğümü her gün seninleyim diyen rüyalar. Izdıraba dönüşmez mi ?Cemal o gün yine gördüğü rüyanın etkiyle erkenden uyanmış ve huzursuzdur artık bu rüyanın peşinden gitme vakti geldiğini anlayıp ailesiyle vedalaşıp Bursa yollarına düşer. Bursa da gidebileceği ne bir kapı ne de konuşabileceği kimsesi vardır ama rüyasına güvenir gördüğü mekanları gerçekte bulmaya çalışır ki bulur da bir harabenin içinde saklı bulduğu bir tomar mektupla oteline döner. Heyecanlıdır çünkü bilmediği birinden ona bu mektuplar emanet edilir ve başlar Aziz’in daha on yaşındayken Sultan Sena’ya başlayan kara sevdasını okumaya. Sultan Senası onun aşkından bihaberken onun nasıl aşk ateşiyle yandığını bu aşkla kendini ilimle nasıl terbiye ettiğini okurda okur . Üstelik Aziz çok çirkindir Sultan senası dünyalar güzeli bu aşk imkansıza yakındır ama Aziz’in gönlü çok güzeldir. Azizin 10 yaşından 19 yaşına kadar içinde yaşayıp sezdirmediği aşkı çok garip sonla bitecek belki de başlayacak. Aziz her mektubunda Cemal’e bir mesaj verir. Cemal’de gönlünde taa lise yıllarındaki askı Meryem’i hatırlar ve ona ulaşmak için çareler bulmaya çalışır iki farklı zaman ve iki aşk sonu vuslat mı olur söyleyemem ama yazarın edeple kurduğu her cümle insanın kalbine ince dokunuşlar yapıyor ilahi aşkla beşeri aşkın buluştuğu kitap insana öncelikleri hakkında ve kader boyutunda anlamlı mesajlar veriyor. Türü sevenlere güzel bir öneridir.
Sevgiler
“Bir millet mutlu olmak arada sırada gülmeye muhtaçtır.Hiç gülmeyen millet,daima eziyet gören çocuklar gibi çelimsiz olur.Neşe gerek tek tek insanların ve gerek toplumun ruhî gıdasıdır.”Romanda geçen bu cümle adeta yazarın üstlendiği misyonlardan birini aktarır.Toplumun dertlerini ,yaşanan herhangi bir sorunu ,durumu güldürerek düşündüren bir
Yazar kitabın ilk bölümünde Suriye'ye belli aralıklarla yaptığı ziyaretler neticesinde edindiği bilgi, tecrübe ve deneyimlerini aktarıyor bizlere. Daha sonraki bölümde ise Suriye'nin farklı şehirlerine yapmış olduğu gezilerden bahsediyor. Şehirlerin tarih dokusu ve özellikleri bahsedilirken sanki oradaymışçasına bir hisse kapıldım. Anlatılanlar fotoğraf ve haritalar ile desteklenmiş ve bu da kitaba ayrı bir zenginlik katmış doğrusu. Şehrin sokaklarını okuyun ve gözlerinizi kapatıp hayal edin bir an sanki siz gidip gezmişsiniz hissi yaratıyor. Bu bölüm böyle bir tad bıraktı bende. Kitabın büyük bir bölümünde ise Suriye'ye ilim yönünden katkı sağlayan âlimlere genişçe yer verilmiş. Kitabın sonuna yaklaştıkça ise savaşın Suriye üzerine etkilerini okumaya başlıyoruz. Bu bölümden öncesine kadar büyük bir iştah ve heyecanla okuduğum kitabı bundan sonra üzüntü ve keşkelerle okudum. Ülkemiz insanlarının Suriye denilince akıllarına gelen ilk belki de tek şey "sığınmacı" olmaları geliyor. Siyasi açıdan bakmak, değerlendirmek belki de böyle dar bir çerçeveden bakmaya neden oluyor. Ama ben bu kitabı okurken oraya dair bambaşka bir fikirler edindim. Ayrıca büyük bir ilim, tarih ve kültür zenginliğine sahip bir ülkenin işgaline, insanlarının ülkelerinden çıkmak zorunda kalmalarına da üzüldüm. Kitabı bitirip masama bırakırken dilimden dökülen son cümle 'Rabbim kimseyi vatanı ile imtihan etmesin' oldu.
Daha önce hakkında milyon tane ucu olmayan önyargılarla bezenmiş cümle duyduğumuz, dizleri üzerine çökmüş ,yara bere ve kanlar içinde gözyaşı döken ,kılıcı düşmüş ve sırtındaki yaralarıyla , yüzünden akan kan ve gözyaşıyla insana bürünmüş bir şehirle dertleştim...
Okuyanlar belki hatırlar Ateşin Nefesi, çok hızlı ve garip bir şekilde başlamıştı. Hatta bir süre olanların Cat’in rüyası/kabusu olduğunu bile düşünmüştüm. Ateşli Yürek, Ateşin Nefesi’nin bitiminden hemen sonrasını anlatıyor. Yine aynı şekilde olayların ortasına bir anda bırakılıyoruz ama bu sefer bu duruma bayıldım
Yanlış anlamayın Piers ve
Taha Kılınç hocamıza burdan selamlar. Gerçekten mükemmel bir kitap dili çok güzel ve akıcı. Okurken adeta kendimi orda hissediyorum. Bir zamanlar ilmin merkezi haline gelen Şam bu gün ne hallere düştü.
384 syf.
·
Puan vermedi
Kitap aslında kendi içinde üç bölüme ayrılıyor, ilk bölüm yazarın suriyeye gidiş süreçleri, ikinci bölüm Suriyede gezip gördükleri, yiyip içtikleri ve tanıştığı veya namına vakif olduğu önemli şahsiyetler hakkında bilgi, son bölümde Suriye hakkında genel kanı ve savaş başlangıcında yaşananlara küçük bir bakış...
Suriye hakkında güzel bir bakış açısı sundu bana yazar , ne çok toz pembe ne de ayrılıkçı bir yaklaşımı var, çoğu kısımda olaylara gayet objektif yaklaşmış, savaştan önce suriyeye bakıldığında normal bir şahirden pek bir farkı yok bir çok yaşam ülkemizle benzer, ülkeyi ve halkı savaş mahvediyor ve bu savaş nerede olursa orayı mahvediyor, bu sebeple buyük konuşmak yerine büyük düşünmek büyük çalışmak gerek...
Depremden sonra okuduğum ilk kitap. İnsanın yaşadıkları okuduklarına şekil verir. Kitapta savaştan önce Suriye anlatılırken ben 6 yılımı geçirdiğim Malatya'yı, çok sevdiğim Antakya'yı, dostlarımın olduğu Adıyaman'ı düşünüyordum.