İstanbul
Asma köprülerin halatlarıyla bağlı ellerini çözerek gökdelenlerin arasından seni kurtarmak isteyen çocuklar örgüt kurmasın diye arka bahçeli bütün evlerini yıktılar İstanbul
Sayfa 27 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Yağmur yağıyordu. Damlalar bulutundan ayrılıp ne de güzel gölün üzerine narin narin iniyordu. Buluttan koptuğunda nereye düşeceğini bilmeden, hesap etmeden, üstelik bunu dert etmeden düşüyordu göle, dağa, toprağa. "Elbet beni Yaratan bunu hesaplamıştır," diye düşünüyordu damlalar. "Nereye düşersem düşeyim dönüşüm Allah'a değil mi?" diye tevekkül içinde musiki lezzetinde düşen bir damla kadar bile olamadığımı anladım. ... Ey Yunus, o damla ne rüzgâra inciniyor, ne düştüğü yere bağlı kalıyor. Ya sen? Bunca vesvese onca hesap niye? Düş yağmur gibi yoluna. Yanmaya giderken ıslanacağın kadar ıslanmaya bak. Belki bir daha böylesine yağan yağmuru göremezsin. Bırak sebeplerin sonuçlarını, sonuçların sebeplerini. Hepsi aynı el tarafından yaratılmadı mı? O halde ne fark eder senin için? Sen esas şu sualin yanıtını ver: Yüreğin ne kadar geniş?
Reklam
KAN PORTAKALI Doktor konuşuyor. İlk tümcelerden sonrasını duymuyorum artık. Adamın dudaklarına odaklanmış gözlerim, annemin korku bulamacı bir renge boyanmış yüzüneyse hiç bakamıyorum. “Akciğerin sol lobunda portakal büyüklüğünde kitle...” Portakal büyüklüğünde... Kan portakalı mı? Portakal bahçelerindeki tüm portakallardan nefret ediyorum o
Yalnız bir opera
ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim imrendiğin, öfkelendiğin kızdığın, ya da kıskandığın diyelim yani yaşamışlık sandığın Geçmişim dile dökülmeyenin tenhalığında kaçırılan bakışlarda gündeliğin başıboş
Hem zaten ben, artık hiçbir şey hakkında eskisi kadar emin değilim ki. O yüzden, geçeceksin bunları! Sen kimseye kulak asmadan rüzgara karşı uçabiliyor musun, ona bak !
Barış Abi 29'una gönderme yaparak "1923'ün ılık bir ekim sabahında kayaların toprağa dikine saplandığı yerde doğdum" diye başlayan şiirinde "kolay değil kayaların oğlu olmak kuzeyden esen rüzgara güneyden esen kavurucu sıcağa karşı koruyacaksın onu" diyerek devam ederken "2023'ün ılık bir bir ekim sabahında sağımda solumda asırlardır durmakta olan diğer çınarları farkettim / doğudan hafif bir seher yeli yükseldi ve asırlık çınarlar beni de aralarına aldılar ve 2023'ün ılık bir ekim sabahında yeni bir kayaların oğlunun doğuşunu beraberce seyre koyulduk..." diye bitirmiş. Kalk da bak Barış Abi, "oyun çoğ böyük yienim" tayfa dışında herkesin içini acıtan ahvalimize dair sen neler umuyordun biz neler bulduk.
Sayfa 10 - Volkan EkizKitabı okudu
Reklam
Bakışımlı Yalnızlık
Senin bu susman yok mu akşam oluyor hemen Akşam oluyor hemen varışın, kapanışın Aşkın bu nesnel dayanağı bu gözyaşı, yakarışın Evler boş, çay kırmızı birden birden saçlarına aldanışın
Sayfa 74
En bi sevdiğim
Ve bitti Sonra yalnız bir opera başladı ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim imrendiğin, öfkelendiğin
Nakışlı Kefen
rüzgâra ıslık çalan șair ölümü anlatabilirsen kefen bezin benden olsun imama karışmam duacın bulunur elbet günahların n'olacak ölümsüzlük çıktı şiirden kestiğin karanlıktan geçemiyorum şarabını kutsuyor mahzen yoksa ben ölünden mi korkuyorum yakılmış bir tapınaktayım kapıda mahşer abartılacak bir șey yok diyor iki șiire bir nakışlı kefen bedava bak sen bu işe yine geldi 'eylül' kandil ışığına sayıldı yalnızlık sesimizi bir siir duydu bir de su.
Sayfa 68
YALNIZ BİR OPERA ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim Ben sende bütün aşklarımı temize çektim imrendiğin, öfkelendiğin
65 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.