Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rümeysa Yağmur

Gidiyor musunuz? Güle güle. Kapıyı iyice kapayın. Sizden üşüdüm.
Reklam
Ben o zamanlar bu öfkeyi ve yoksulluğumu bilmiyordum. Parasız yatılı sınavına girerken Tanrı'ya dua ediyordum. "Ne sandınız, o zaman Tanrı vardı. Onunla aramıza dünya girmemişti..."
"Asıl mesele ne biliyor musunuz? Erkekler geçmişleriyle sevilmek istiyor, bu yüzden büyüyemiyorlar, " diye devam etti telefondaki meçhul kadın. "Kadınların ise sevilmek için bir tek şimdiki zamana ihtiyacı var. Onlar tam şimdi ve tam şimdiki halleriyle sevilmek istiyorlar. Bu kadar basit.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Yarın yine aynı olacak. Mutluluk asla gelmeyecek. Bunu biliyorum. Ama bir gün mutlaka gelecek, yarın sabah gelecek diye inanarak uyumak daha iyi değil mi?........... Mutluluğu bekleyip bekleyip, en sonunda dayanamayıp evden kaçtığında, ertesi gün harika mutlu bir haber terk ettiğin eve gelse de artık iş işten geçmiştir. Mutluluk bir gün geriden gelir. Mutluluk.
İnsanlarla iyi ilişkiler kurmak ya da ben de böyleyim deyip kesin bir ayrım yaparak rahatça işlerini halletmek mi, yoksa insanlar kötü şeyler söylese bile hiçbir zaman kendinden ödün vermeden, gizlenmeden yaşamak mı daha iyi bilemiyorum. Hayatı boyunca kendi gibi zayıf, naif ve sıcak insanlar arasında yaşamını sürdürenlere imreniyorum.
Reklam
Keder denizinin kıyısında Kara çakıltaşları. Kara çakıltaşlarının üstünde Yitik bir kadın yatar. Keder denizi bir aynadır. Kalk, kadın, kalk. Al eline bir çakıltaşı Paramparça et o aynayı.
Hiçbir insan benden daha mutlu bir çocukluk geçirmemiştir. Anne babam birer nezaket ve hoşgörü timsaliydi. Bizi kaprisleri doğrultusunda yöneten zorbalar olmadıklarını, tadına vardığımız birçok hazzın aracısı, yaratıcısı olduklarını hissediyorduk.
Edebiyatta en ilham dolu sözcüklerin, en derin düşüncelerin bazıları onun (kadının) dudaklarından dökülür; gerçek hayatta ise anca okur, güç bela heceler ve kocasının malıdır.
Gerçekten de kadın, erkekler tarafından yazılan kurmaca dışında var olmasaydı, insan onu son derece büyük öneme sahip biri olarak hayal ederdi; çok değişik, kahramansı ve kötü, çok etkileyici ve aşağılık, son derece güzel ve ziyadesiyle çirkin, bir erkek kadar müthiş. Fakat bu, kurmacadaki kadındı. Aslında kadın, Profesör Trevelyan'ın da işaret ettiği gibi eve kapatılmış, dövülmüş ve tartaklanmıştı.
... zamanın başından beri tüm ozanların tüm eserlerinde yol gösterici ışıklar gibi yandıklarını (kadınların) söyleyebilir - oyun yazarları arasında: Clytemnestra, Antigone...; sonra nesir yazıları arasında: Anna Karenina, Emma Bovary... - akla isimler üşüşüyor ve hiç biri "kişilikleri ve karakteri yetersiz" kadınları hatırlatmıyorlar.
Reklam
Her iki cinsiyet için de hayat zahmetliydi, zordu ve sürekli bir mücadeleydi. Belki her şeyden çok, hayalleri olan yaratıklar olduğumuz için, kendine güven gerektiriyordu. Kendimize güvenimiz olmadığında beşikteki bebekler gibiyiz.
Muhtemelen profesör (ataerkillikten bahsediyor yazar bir nevi) kadınların aşağılığı konusunda biraz fazla vurguyla ısrar ederken onların aşağılıyla değil kendi üstünlüğüyle ilgileniyordu. Hararetle ve çok fazla üstünde durarak koruduğu şey buydu çünkü bu onun için nadir bir mücevherdi.
Neden Samuel Butler "Bilge erkekler, kadınlar hakkında ne düşündüklerini söylemezler" diyor? Görünüşe bakılırsa bilge erkekler bunun dışında bir şey konuşmuyorlar.
kadın olmaMAktan başka hiçbir vasfı olmayan erkekler
Profesörler, okul müdürleri, sosyologlar, vaizler, romancılar, deneme yazarları, gazeteciler, kadın olmamaktan başka hiçbir vasfı olmayan erkekler, benim tek ve basit sorumu (Neden bazı kadınlar fakir?) elli soruya dönüşene ve o elli soru çılgınca akıntının ortasına atlayıp sürüklenene dek kovalamışlardı.
Annelerimiz ne yapıyorlardı da bize bırakacakları bir servetleri olmamıştı?
308 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.