Abdullah b. Sad b. Ebi Sarh ve Abdullah b. Hatal da Hz. Muhammed için gelen vahyi yazıyorlarmış yani vahiy katipleriymiş. Bir zaman sonra Muhammed'de bir şey yok diyerek ayrılıp kaçıyorlar. Hz. Muhammed buna karşılık onların ölüm fermanını veriyor. Bunlardan İbni Hatal Mekke fethinde Muhammed'in talimatıyla Kabe içinde hunharca infaz ediliyor. Hz. Muhaınmed'in, 'Kabe perdesine sığınsa bile İbni Hatal'ı gördüğünüzde öldürün!' sözü Buhari'de birkaç yerde ve Müslim'de geçiyor.
Onun ölümü (Taspar Kağan) akabinde devletin ileri gelenleri vasiyeti doğrultusunda Ta-lo-pien'i tahta geçirmek istediler. Ancak, millet onu kağan olarak kabul etmeyip Taspar'ın oğlu An-lo'nun kağan yapılmasında ısrar etti. Devlet meclisinde tartışmalardan sonra Kara Kağan'ın oğlu She-t'u devlet meclisine gelerek "Ta-lo-pien'in layıkıyla kağanlık yapamayacağını, An-lo'nun ise daha uygun olacağını" söyleyerek An-lo'nun tahta çıkmasını sağladı. Fakat, An-lo ülkede tam kontrolü tesis edemediği gibi, Ta-lo-pien tarafından sürekli rahatsız ediliyordu. Ülkede asayiş sağlanmayınca devlet meclisi yeniden toplandı. Cesur ve kahraman bir kişiliğe sahip She-t'u'nun tahta uygun olduğuna karar verilince, Işbara unvanıyla kağan oldu (581). Tam unvanı "Külüg Şad Baga Iş­bara Kağan" idi.
Reklam
Bu aşamalardan sonra kişi sad makamında saltanatını kurup velayet makamında Rabbi ile dostluğa kavuşurdu. Çünkü dostluk muhabbetle olurdu. Muhabbet saflaşmış bir kalpte bulunurdu. Tasfiye olmamış kalp cansızdı. Cansızın sevme özelliği yoktu. Ne zaman kalp tasfiye ile hayat bulursa orada ilk tezahür eden sevgi olurdu.
Tasavvuftaki ikinci harf 'sad' harfiydi. Saflık, temizlik anlamlarını içeriyordu. Abdülkadir Geylanî'ye göre saflık ve temizlik de iki çeşitti. Birincisi, kalbin saflığı ve temizliğiydi. İkincisi ise sır temizliğiydi.
Var var ey gönül yüreğimi sen yâre kıldın Bu ‘aşk oku ile ciğerimi sad-pâre kıldın
Sayfa 57 - Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları
Bu kadar cemm-i gafîr vaazına geldiğinden neşelenir misin?" sualine; "Biz avam kalabalığına şâd olmayız, lakin bir gönül ehli gördüğümüz vakit neşemiz artar, şâd oluruz." dedi.
Sayfa 26 - Hazret-i Şeyh Hasan-ı Basrî
Reklam
“Adını ne koyalım” Küçük konçuy ad bekliyordu. Erler ad almak için yiğitliklerinin tanınmasını, övülmesini beklerler, kızlar ise bir an önce ad almayı. Kutlamalar başlamadan adı belli olmalıydı kızının. “Sen koy!” dedi konçuya, “gönlünce…” “Ayca…” dedi düşünmeden Gökçin Hatun “Ayca…” Gök kökenli bir addı ve Kür Şad’ın kızına yaraşmıştı. “Ayca , kutlu Türk ülkesinde Türk olarak büyüsün!”
Sayfa 228Kitabı okudu
Min Di Ber Qalû Bela • Melayê Cizîrî
Min di ber qalû bela batin vi wê ra bû evîn Hêj li ser `ehda elest im ta bi roja axirîn Min divê lê eşkera kim carekê daxa nihîn Guftim ew ra ma du`ago yî tu em ey hor-i `în »E`redet `ennî we-qalet ma du`au l-kafirîn« Ey şehê `alîcenab pir `aciz û perkende em Ah ji dest cewra evînê çi bikirim min bende em Sebr û taqet min neman lê bêkes û
And one asks oneself where are one's dreams. And one shakes one's head and says how rapidly the years fly by! And again one asks oneself what has one done with one's years. Where have you buried your best days? Have you lived or not? Look, one says to oneself, look how cold the world is growing. Some more years will pass, and after them will come gloomy solitude; then will come old age trembling on its crutch, and after it misery and desolation. Your fantastic world will grow pale, your dreams will fade and die and will fall like the yellow leaves from the trees…. Oh, Nastenka! you know it will be sad to be left alone, utterly alone, and to have not even anything to regret—nothing, absolutely nothing … for all that you have lost, all that, all was nothing, stupid, simple nullity, there has been nothing but dreams!" Şimdi “Hani hayaller?” diye sormaktan kendimi alamıyorum. Baş sallayıp: “Yıllar ne çabuk geçiyor…” demekten başka çare yok. Bu kez yeni bir soru karşınıza dikiliveriyor: “Peki ama, geçen yıllar, ömrün en iyi yılları ne olacak?.. Yaşadın mı, yoksa yalnızca yaşadığını mı sandın?.. ” İçinizdeki ses: “Bak, çevrende her şey nasıl gittikçe soğuyor…” demektedir. Umutsuzluk; yalnızlık içinde yıllar geçecek; sarsak ihtiyarlık bastonuna dayanarak karşınıza dikilecek. Her şey hüzüne, kedere bürünecek… Yaşadığınız o parlak dünya sönecek, hayaller, sarı yapraklar gibi bir bir dökülecek… Ah Nastenka, o zaman hem yapayalnız kalmak, hem de arkandan acıyacak bir şeyin olmadığını bilmek, –çünkü yitirdiklerinin hepsi değeri sıfır olan hayaller; ne kadar acı, değil mi?
Saga EgmontKitabı okudu
Türk töresi kısa ve özdü. Dürüstlük, ahlak ve onur üzerine inşa edilmişti. Atalardan gelen tecrübelerin, yaşanmışların eseriydi. Türklerin hayatına uygundu. Töre ile var olan bir ulus töre ile güçlü kalıyordu.
Sayfa 220Kitabı okudu
Geri199
1,000 öğeden 991 ile 1,000 arasındakiler gösteriliyor.