Gerçek şu ki, olan oluyor ve bizler sadece olan ile ilgili düşüncelerimiz sonucu oluşan duyguyu yaşıyor ve bu duyguların oluşturduğu hale giriyoruz. Bak mesela, sabah uyanıyorsun ve yağmur yağıyor diyelim. Fark ettiğin anda, zihninden diyelim ki 'Ne romantik bir hava,' düşüncesi geçiyor. Hafif bir gülümsemeyle yataktan kalkıyorsun. Şimdi gel filmi geri saralım. Uyandın yağmur yağdığını fark ettin ve zihninden 'Oofff yine ne berbat hava,' düşüncesi geçiyor. İç sıkıntısıyla yataktan kalkarsın değil mi? Yine iki farklı duygu yaşanıyor, iki farklı hal var girilen, iki farklı kişi kalkıyor o yataktan. Oysa iki örnekte de olan aynı: Yağmur yağıyor. O halde sıkılmam ya da gülümsemem yağmurdan mı, yoksa yağmurla ilgili düşüncemden mi?"
“Neden kaderinden kaçıyorsun? Bilmiyor musun, dalgalara karşı kürek çekilmez, bazen kendini akıntıya bırakman lazım ve o akan küçük, sakin su bile bir kayayı şekillendirebilir. Artık seninde durulman, içine dönmen ve kendinle olan bu savaşı bırakman gerekiyor oğlum.” "Kendimle savaş halinde değilim anne, sadece çocukluğumdan beri bana zorla yaptırılmak istenilen şeylerden kaçıyorum. Kendi hayatımı kendim kurmak istiyordum, şimdi yine her şey altüst oldu," deyince annesi söze girdi: "Hayatı tek başımıza yaşasaydık belki dediğin ve istediğin doğru olabilirdi. Issız bir adada tek başına yaşadığında mümkün olabilir bu ancak. Sen o zaman şuna karar vereceksin. Tek başına, hiçbir sorumluluk, bağlılık olmadan mevsimlik çiçek gibi mi yaşayacaksın, yoksa herkesi gölgesinde toplayan, kök salan, güven veren bir çınar mı olacaksın? Evin önündeki bu koca çınar, aile demek, bağ demek, koşulsuz, şartsız sevgi demek. Şimdi düşün bakalım oğlum, sabah uyandığında kararını vermiş olarak kalk çünkü hayat beklemez..."
Reklam
Hem ne değişmek...
"Bir sabah tanıdık bir şehre girerken Hüzünlü, tuhaf şeyler düşünür insan Sadece o şehrin değil Kendisinin de değiştiği duygusundan..."
Ama Bioxcin?
Birinin kel olmasını önleyecek hiçbir şey yoktur gerçekten. Kelliğe mâhkum insanlar, er geç ve ister istemez kel olurlar. Bu yüzden, saçları dökülmeye başlayan birine süreci önlemek için dikkat etmesini söylemek kolay. Ama bu bir yalandır. Kocaman bir yalan! Bak, örneğin Şincuku İstasyonu'nun orada, kaldırımlarda yatan yaşlı serserileri düşünsene, aralarında tek bir kel yoktur. Ama bu yüzden herhalde onların her gün saçlarını Clinique ya da Vidal Sas- soon marka şampuanla yıkadıklarını söyleyemezsin değil mi? Ya da her sabah saçlarına losyon sürdüklerini? Tüm bu masallar, kozmetik üreticilerinin, saçı dökülen enayilerin sırtından bir sürü para kazanmak için başvurdukları bir yöntemdir sadece.
Sayfa 77 - Doğan KitapKitabı okuyor
Bir nöbetçi, gece çevrede şüpheli birilerinin dolaştığını haber vermişti. Ertesi sabah, büyük bekçi köpeği Karabaş zehirlenmiş olarak bulunmuştu. Mustafa Kemal ve Arif, giysilerini çıkarmadan uyuyorlardı: Arif akşamları uyuyor ve Mustafa Kemal’in uyuduğu, sabahın erken saatlerinde nöbet bekliyordu. Aşağıdaki avluda, dizginleri hazır, eyerlenmiş ve sadece kolanlarının sıkıştırılmasını bekleyen atları, o an gelecek bir mahmuz darbesiyle Sivas’a doğru yola koyulmak üzere hazır bekliyorlardı. Halide revolver kullanmayı öğrenmişti; Adnan yanında zehir bulunduruyordu: Halifenin adamlarının yakaladıkları insanların tümüne yaptığı işkenceye maruz kalmaktansa zehri kullanmayı yeğleyecekti.
Ben sadece bir sabah bulutuydum, İşsiz güçsüz ve gelip geçici. Ve uyuyordu, Ben yapayalnız çiçek açarken, dünya hâlâ.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.