135 syf.
·
Puan vermedi
·
25 saatte okudu
Güzel,huzurlu adalarında kendi halinde yaşayan ada halkı.Kulağa ne kadar hoş geliyor değil mi ? Ama aynı zamanda düşünmeden de edemiyor insan "sahi böyle bir yer kaldı mı ? yani böyle bir yerin kalmasına izin veriyorlar mı kapitalistler? tabi ki de Hayır! İşte böyle bir ada ve halkının,halk avcısıyla mücadelesini anlatıyor kitaba adını veren bu öykü.Kitapta ki diğer bir öykü olan Parlay'ın İncileri'yse inci açık arttırması için bir adaya gelen bir kaç yelkenli ve tayfalarının kasırganın ortasında kalmalarını ve kasırgadan kurtulma mücadelelerini aynı zamanda bu ana tema yanında insanoğlunun para hırsını konu alıyor.Bir diğer öykü Porportluk'un Aklı ise elinde avucunda bir şey kalmamış olmamasına rağmen zevkinden sefasından bir şey eksiltmeyen hatta bunu gırtlağına kadar borca girerek yapan bir kızıl derili baba ve o öldükten sonra borçları ödemek pahasına kendini açık arttırmaya çıkaran bir kızıl derili kızın hikayesi ben pek beğenmedim sonunu okuduğunuzda hak vereceksiniz eminim.Kitapta ki son öykü Yüzkarası ise işkenceyle ölmek onursuzluğuna düşmek istemeyen bir esirin kellesini vurdurmak için yaptığı oyunu anlatıyor.Bunu yaparken de onurlu bir şekilde ölmenin yanında kendini esir alan kabile reisine de iyi bir ders veriyor.Lafın kısası klasik Jack London tarzında insanın hem insanla hem doğayla mücadelesini konu alan öykülerden oluşan güzel bir kitap.Tavsiye ederim.
Halk Avcısı
Halk AvcısıJack London · Oda Yayınları · 1998131 okunma
Her zaman arkadan bakmanın ne kadar zor olduğunu sen bilemezsin. Ben iyi bilirim. Bana sorabilirsin. Sahi kaç bin kilometre gittin sen sayabildin mi? Mâsiva
Reklam
Seni seviyorum… Ama sen kimsin, onu bilmiyorum. Sahi ne zaman geleceksin? Belki şimdi kelimelerimi tek tek okuyor, gözlerini değdiriyorsun her birine. Kaçıncı darbenin ardından geleceksin? Kaç vedanın ardından görünecek yüzün? Hayır, seni aldatmıyorum. Belki sensindir diye tüm başlangıçlarım, tüm el tutuşlarım. Kimse senin gibi değil..
Ölülerimizi “sık kullanılanlara” ekliyoruz. Ölülerimize ölülerimiz ekliyoruz. Şans eseri yazmıyorsa adımız bir sayaçta Birhan, ben bunu hep “antisayaç” olarak okudum Yani sayılamayan, sayılmasın hiç aman Sahi biz kaç darbeden sonra ölülerimiz oluyoruz. Erkek ve kadın, iki farklı hayvan. Ve kuraldır öldürür hayvanlar âleminde güçlü olan. Mesele bu değil, mesele başka. Niye sevsin pembe tülleri kırmızı pancurları Ve niye aynı evde yaşasın bir fille mesela Aha kırılacak bir vazo birazdan. Bir yatırımcı değiliz, tamam Öncesinde büyük hesaplar, planlar, bütçeler filan Ama sevmek diye bir şey var, geçelim dersen o da var Bize çizilmiş kalın çizgiler, gerilmiş ipler var Alnımızı kıllı elleriyle karalayanlar yetmedi komple silenler Çaresizlik var Birhan bak: Türkiye’nin güneyinden üzücü haberler geliyor Türkiye’nin kuzeyinden üzücü haberler geliyor Türkiye’nin doğusundan üzücü haberler geliyor Türkiye’nin batısından üzücü haberler geliyor Türkiye giderek üzücü bir habere dönüyor… Fakir Kene Birhan Keskin
Sayfa 36 - MetisKitabı okudu
Yaşımdan yorgun Yaşımdan telaşlıyım bugünlerde Kaç yaşındayım sahi.. Saymadım, bilmiyorum... Erdem Bayazıt
Biraz yorgunum, kavgaları birikiyor insanın Her uzvundan ayrı ayrı taşıyor acısı zamanla Yaşımdan yorgun, yaşımdan telaşlıyım bugünlerde Kaç yaşındayım sahi saymadım, bilmiyorum Belki kırklarımdayım belki otuzlarımda Belki de doksan sene yuvarlandım bu dünyanın sırtında Hiç bilmiyorum! Hayat taviz vermediği hızı ve kavgasıyla akıp gidiyor Baharın rahiyasından akıp coşan çiçeklerle hatırlıyorum lise yıllarımızı Kimimize kış, kimimize bahar olup canıyla değen babalarımızı Bu memlekette insanlar belki de en çok baba sancısıyla inliyor, en çok baba deyince aklımıza gelir çocukluğumuz Mazinin araladığı perdeden sızıyor eski günler Onlarla kavgalı onlarla sevdalı olduğumuz En çok baba yokluğunun hüsranıyla kızıyormuş zaman ayrılığın yarasını İnsan baba olunca anlıyormuş babasını Erdem Bayazıt youtube.com/watch?v=Jnq8gRy...
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.