Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şahin Kaya

Şahin Kaya
@sahinkaya35
"Bir insanı sevmek, onun gerçeklerini anlamaya çalışmayı da içerir." Engin Geçtan
Lisans
Konak, 1 Eylül
382 okur puanı
Haziran 2018 tarihinde katıldı
Psikanaliz tedavisinde analist, bir divana uzanmış olan hasta­nın arkasında, onun kendisini göremeyeceği, ama kendisinin has­tanın davranışlarını izleyebileceği bir biçimde oturur. Bu yerleş­me biçimi Freud'un kişisel bir seçimiydi, çünkü günde on iki saat yüzüne bakılmasından hoşlanmıyordu. Üstelik bu durum, hasta­nın analistin yüz ifadesinden ya da davranışlarından etkilenmesi­ni engellediği gibi, terapisti de davranışlarını aşırı bir denetim al­tında tutma zorunluluğundan kurtarmış oluyordu.
Reklam
Nevrotik eğilimler, bir insanın ne olduğu ya da ne olması gerektiği yolundaki beslediği imajı da büyük ölçüde belirler. Kendilerine ilişkin gözde büyütülen bir imajla, değerden düşürülen bir imaj arasında mekik dokuyan bütün nevrotik insanlar, öz-değerlendirme konusunda belirgin bir istikrarsızlık sergilerler. Nevrotik bir eğilim algılandığı zaman belli bir insanın kendine ilişkin bazı değerlendirmelerin farkında olup diğerlerini bastırmasının, bazı tutum ya da niteliklerle bilinçli ya da bilinçsizce aşırı ölçüde övünürken, diğer tutum ya da niteliklerini anlaşılır hiçbir neden olmaksızın küçümsemesinin nedenlerini ayrıntılarıyla anlamak olasılık kazanır.
Gerçekçi anksiyete, mantıklı ve anlaşılır olmasıyla nevrotik anksiyeteden ayrılır. Bu tür anksiyete, beklenen ya da yaklaşan bir dış tehlike­nin algılanması sonucu geliştirilen bir tepkidir. Çoğu kez kaçma refleksiyle birlikte oluşan bu tepki, yaşamı sürdürme ve korunma içgüdülerinin bir belirtisi de sayılabilir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Şahin Kaya tekrar paylaştı.
Bir insan tamamen aşkla doluysa, kibir kolayca yer bulamaz kendine.
Sayfa 112 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları II.baskıKitabı okudu
Aragon'un Elsa'nın Mecnunu kitabının 73. sayfasında yer alan "Karşı-Şarkı" adını verdiği kısa bir şiiri. Görüntün gelip beni buluyor beyhude yere Ve girmiyor içime sadece onu gösterdiğim bu yerde Sen yüzünü bana döndüğünde bulacaksın yalnızca Düşlenen gölgeni bakışımın duvarında O bedbaht benim aynalarla emsal Tıpkı yansıtan ama görmeyen o aynalar Gözüm tıpkı onlar gibi boş ve barındırıyor onlar gibi Körlüğünün kaynağı olan senin yokluğunu içinde
Reklam
İnsanların her zaman mitoslara ihtiyacı olmuştur. Yıllarca, içinde yaşadığı sistemin çıplak gerçeklerine ilişkin bilgi bom­bardımanına sürekli açık olmak, terapistin mitos yaratma ihti­yacını ketleyebilir. Mitoslarını tümden yitirmek ise bir terapis­tin trajedisi olabilir. Onun için terapist, yaşadığı evrene yaban­cılaşmasıyla sonlanabilecek tehlikeli bir gidişe kapılmama konusunda dikkatli olmak zorundadır.
Şahin Kaya tekrar paylaştı.
Seninle karşılaşana değin birini böylesine sevebileceğimi aklıma bile getirmemiştim.
Sayfa 365 - Bilgi YayıneviKitabı okudu
Şahin Kaya tekrar paylaştı.
Ah dostum, insanın gözyaşlarından utanması, onları saklaması ne acı!… Yalnızca gençlikte müsamaha gösterilir ağlamaya, gözyaşları bir tek gençliğe yakışır.
Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Şahin Kaya tekrar paylaştı.
Bir kez olsun güldüğünü görmedim. Sanki kendini bir hücreye kilitlemiş, anahtarını da suya atmış. Sanırım zamanında çok acılar çekmiş, bunları hiç kimseyle paylaşmamış hep içine atmıştı.
Sayfa 15 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Duygusal ağırlığı kaybolmuş ilişkiler, etkisini yitirir. Yoğun nöbetleri kontrol altına almak için ameliyatla amigdalası alınmış genç bir adam insanlarla ilgisini tamamen kesmiş, herkesten uzak, yapayalnız yaşamayı tercih etmişti. Çok iyi konuşabildiği halde yakın arkadaşlarını, ailesini, annesini bile tanıyamaz hale geldi ve bu kayıtsızlığı karşısında onların çektiği acıya da duyarsız kaldı. Amigdalası olmadığı için hissetmeyi, hissettikleri hakkında bir şeyler hissetmeyi unutmuş gibiydi.¹³Amigdala, duygusal belleğin ve başlı başına anlamın deposudur; amigdalasız yaşam, kişisel anlamlarından soyutlanmış bir yaşamdır.
Reklam
Eski kurama göre sinyaller neokorteksten limbik beyne gönderiliyor, oradan da uygun tepki beyne ve bedenin geri kalan kısmına yayılıyordu. Bu çoğunlukla böyledir; ancak LeDoux, kortekse giden büyük nöron topluluğunun yanı sıra küçük bir nöron demetinin talamustan dosdoğru amigdalaya yöneldiğini bulguladı. Bu küçük ve daha kısa yol –adeta bir sinirsel arka yol– amigdalanın duyulardan gelen sinyalleri doğrudan almasını ve neokorteks tarafından tamamen kaydedilmeden önce bir tepki başlatmasını sağlıyor.
Duygularımız; düşünmek ve planlamak, uzak bir hedefe hazırlanmayı devam ettirmek, sorunları çözmek gibi yeteneklerimizi engellediği ya da güçlendirdiği ölçüde, doğuştan gelen zihinsel yetilerimizi kullanma kapasitemizin sınırlarını çizerek hayatta neler yapabileceğimizi belirler. Yaptığımız işe, heves ve keyifle –hatta uygun düzeyde bir kaygıyla– motive olduğumuz ölçüde de bizi başarıya ulaştırır. İşte duygusal zekâ tam da bu anlamda temel bir yetenektir ve diğer tüm yeteneklerimizi, bileyerek ya da körelterek, derinden etkileyen bir güçtür.
Csikszentmihalyi, sanat okulunu bitireli on sekiz yıl olmuş iki yüz sanatçı üzerinde yaptığı araştırmada, öğrencilik günlerinde salt resim yapmanın zevkini tadanların sonradan gerçekten ressam olduklarını tespit etmişti. Sanat okuluna ün ve zenginlik hülyasıyla girenlerin ise mezun olduktan kısa bir süre sonra sanattan uzaklaştıklarını bulgulamıştı. Csikszentmihalyi şu sonuca varıyor: “Ressamlar her şeyden önce resim yapmak istemelidir. Eğer sanatçı tualin önünde bunu kaça satacağını ya da eleştirmenlerin neler söyleyeceğini düşünüyorsa, özgün tarzlar deneyemez. Yaratıcı başarılar tüm zihni bir noktada toplamaya dayanır.”⁸⁰
Modern yaşamda kaygı çoğunlukla ölçüsüz ve yersiz oluyor; sıkıntı, zaten katlanmak zorunda olduğumuz durumlar karşısında, ya da zihnimizde yarattığımız gerçek olmayan tehlikeler yüzünden ortaya çıkar. Tekrarlanan kaygı nöbetleri, stresin yüksek düzeylere ulaştığını belirtir. Kaygı ve stresin tıbbi sorunları nasıl şiddetlendirebileceğine dair ders kitaplarında verilen bir örnek, sürekli endişe içinde olan bir kadının gastrointenstinal (mide-bağırsak) sorunlarının nüksetmesidir.
MATEMATİK SEKSÜEL Bir gün, bir an-bir günün bir anında Seni sevecek kadar-sana seni anlatsam Başımdaysam sonunda-sonundaysam başında Yürüyor yenilenen, yorulmayan bir anlam. Sözcüklerin içinde-sözcüklerin dışında. Düşünlerinde eksik, yaşamlarında tamam. Sen de anlamalısın gidiyorken yanında. Başına vura-vura ben sana anlatamam. Üşünen gecelerin sıcak karanlığında İki'den bir'i, bir'den iki'yi çıkaramam.
3.612 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.