Hayatın üzerime üzerime gelmesi artık sıradanlaştı. Kendimle olan savaşımın tam ortasında buluyorum kendimi. Aynaya bakıyorum ve soruyorum: "Ben miyim kendi düşmanım? Yoksa bu yüz mü bana her gün hesap soran?" Bende ne eksik ki bu kadar eksiklik hissiyle doluyum?
Dünya kötü, evet, bu konuda hiç şüphem yok. Ama bu anladığım dünyada beni anlamayan kim? Kendim mi, yoksa başkaları mı? Belki de asıl mesele, benim dünyayı anlamayı reddetmemde saklıdır. Kendimi anlamaya çalışırken, dünya bana fazlasıyla karmaşık geliyor. Anladığım şeylerle anlaşamadığım şeyler arasında sıkışıp kalmış gibiyim.
Belki de kendimi anlamak için dünyayı anlamam gerekiyor. Ya da tam tersi. Ama neyi anlayacağımı, neyi anlamayacağımı bilemiyorum. Belki de anlamaya çalışmak hatadır. Hayat bir labirent gibi ve ben sürekli duvarlara çarpıyorum. Her köşede bir ironi, her adımda bir trajikomik sahne.