Dua eden adam bilir ve dua ile bildirir ki; birisi var, onun sesini dinler, derdine derman yetiştirir, ona merhamet eder, onun eli herşeye yetişir.
Muhabbet, kâinatın vücut sebebidir. O, kâinatın hem rabıtası, hem de nûru... İnsan ki, kâinatın toplayıcı meyvesidir; her tarafı istila edecek muhabbet, o meyvanın çekirdeği olan kalbine sindirilmiştir. İşte, böyle sonsuz bir muhabbete layık olan, sonsuz bir kemâle sahip olur. İnsanın yaratılışında, sevgi ve korkuya alet olacak iki hedef vardır: Sevgi ve korku, ya halka yönelir, yahut Hâlik'a... Halktan korkmak, elemli bir bela... Ona muhabbet de belâlı bir musibet...
Reklam
Bazan, dünyada istediği bir cama mukabil, âhirette, bir elmas verir. Kastamonu Lâhikası
İman öyle bir çekirdektir ki; ehl-i imana Cennet'i bütün lezaiz ve mehasiniyle sünbül veriyor ve verecektir.} İman ve Küfür Müvazeneleri - 210
Bediüzzaman, gönüllü alay kumandanı olarak katıldığı Rus Harbinde, harb cephesinde, avcı hattında, Kur'ân'ın bir kısmının tefsiri olan meşhur Arabî İşârâtü'l-İ'caz Tefsirini telif etmiş ve bu eser-i azîm, âlem-i İslâm'da en büyük âlimlerin takdir ve tahsinine mazhar olmuş ve tam anlamaktan âciz kaldıklarını ve öyle bir tefsir görmediklerini itiraf etmişlerdir.
Sayfa 24
Ey sevaba hırslı ve a'mal-i uhreviyeye kanaatsız insan! Bazı Peygamberler gelmişler ki, mahdud birkaç kişiden başka ittiba edenler olmadığı halde, yine o peygamberlik vazife-i kudsiyesinin hadsiz ücretini almışlar. Demek hüner, kesret-i etba' ile değildir. Belki hüner, rıza-yı İlahîyi
Reklam
Âlem-i İslâm milletleri Arab'ın metanetinden ders almışlar. İnşâallah yine Arablar ye'si bırakıp İslâmiyet'in kahraman ordusu olan Türklerle hakikî bir tesanüd ve ittifak ile el ele verip Kur'an'ın bayrağını dünyanın her tarafında ilân edeceklerdir.
Her kıştan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah olduğu gibi, nev'-i beşerin dahi bir sabahı, bir baharı olacak inşâallah. Hakikat-ı İslâmiyenin güneşi ile, sulh-u umumî dairesinde hakikî medeniyeti görmeyi, rahmet-i İlahiyeden bekliyebilirsiniz.
Acz-i beşerî ile beraber hadsiz musibetler ve onu inciten haricî ve dâhilî düşmanlara karşı istinad noktası; ve fakrıyla beraber, hadsiz ihtiyacata mübtela ve ebede kadar uzanmış arzularına meded ve yardım edecek istimdad noktası, yalnız ve yalnız Sâni'-i Âlem'i tanımak ve iman etmek ve âhirete inanmak ve tasdik etmekten başka, uyanmış beşerin çaresi yok!..
James was still for a moment, then stood and left the table without another word. Alexander watched him go, gloomily. “And then there were four,” he said.
Act 3, Scene 7Kitabı okuyor
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.