Daha genç ya da daha güzel olmasını istemezdim, bunu derinden hissediyordum. Proust’un “güzel kadınlar hayal gücünden yoksun erkeklerin olsun” sözlerini hatırlıyordum.
Bana, adı bendeki sözlüğe henüz yazılmamış bir mitoloji tanrıçası gibi görünüyordu. Ona dokunmadan duramıyordum. Ondan biraz uzaklaşınca üşüyordum, çevresinden ayrılamıyordum.
Bir de, Ali’nin gözlerine bakarak, yıllar geçer, insanın saçları beyazlar, sakalları beyazlar da, gözleri niye beyazlamaz, gözleri hala niye böyle siyah, böyle koyu, böyle eskisi gibi tutan şey nedir? diye düşünüyordum.
“Yapmak zorunda olmadığın bir şey olarak hatırla bunu daima. Çoğu insan sırf bulunmaz bir hiçbir şey söylememe fırsatını kaçırdığı için çok şey kaybetmiştir.”