Zikir - Tespih - Boncuk çekme hakkında aydınlanma
” الذّكرZİKR” sözcüğünün sözlük anlamı “bir şey için korumak; anmak, hatırlamak, hatırdan çıkarmamak, öğüt almak, unutmamak, ibret almak” demektir. (Lisan, Tac, el Müfredat; zkr mad.) Sözcük, gerek “zikr” mastarı ve gerekse diğer tüm türevleri olarak Kur’an’da hep bu sözlük anlamıyla kullanılmıştır. Ancak sözcük “ez-Zikr” olarak [harf-i tarif
Kuran’da SALAT kavramı geçmektedir. Salat yönelme demektir. Burada kişinin özüne yönelerek, oradan destek alması istenmektedir. Salat esasen tamamıyla öze, özünde mevcut olan “yüksek frekanslı üst bilinç hallerine” yönelme, oradan destek alma olayıdır. Bu yöneliş ve desteğin ne şekilde yapılacağının (ritüel) Hz. Muhammed (sav) tarafından uygulanış tarzının adıdır namaz.. Bu ritüelde önemli olan şekilcilik (yatay yükseliş) den öte, namaz (salat) ın ruhunu (dikey yükselişi) keşfetmek ve yaşamak olmalıdır. Namaz bir taraftan bedensel disiplini sağlarken, diğer taraftan bilinci aydınlatıcı ayet manalarının tekrarlanması ile de zihni ŞİMDİ de tutarak, insanın tüm yaşamına bedenen ve ruhen şekil veren çok önemli bir çalışmadır. Bu çalışmayı hakkını vererek uygulayan bir müddet sonra getirilerini tüm yaşamında otomatikman hissetmeye başlar. Zihin, ulaştığı disiplinle, sahip olduğu değerlerin farkında olarak (şükür) ile ne geçmişin keş kelerine, nede geleceğin kaygı ve beklentilerine takılmadan AN da yaşamını sürdürür. Gülün kokusu, yediğinin tadı, duyduğu her şeyin anlamı derinleşir. İçinde bulunduğu değerlerin farkındalığı ile evrendeki her birime sevgi ve aşkla bakar. Gören, duyan, koklayan, evrenle bir olup, her an huzurda ve tam olmanın hazzını duyar. Mutlu olur. Yani namaz ile Allah’a yönelme (salat), ötedeki bir tanrıya zahmet ve külfet ile yapılan bir tapınma ritüeli değildir. Kıymetini bilen için Allah'ın kullarına bir lütfu olan, kişinin özüne dönük gerçek bir “farkındalık ve aydınlanma” çalışmasının en gelişmiş, en son modelidir. Fark edip de, değerlendirebilene!..
Reklam
Salât kavramı, çok anlamlı ... bir kelime olup vahiy sürecinde ıstılahi anlamını kazanarak kavramlaşmış ve Türkçe’de namaz ibadetine indirgenerek anlam daralmasına uğramıştır. ... Salât kelimesinin, cahiliyye döneminde Arapçaya Ehl-i Kitâb’tan geçtiği ve o dönemdeki Arapların bu kelimeyi İbranice’deki anlamıyla (dua) kullandıkları görülmektedir. Arapların başka dillerden alıp Arapçalaştırdıkları salât kavramının sözlüklerdeki anlamları kronolojik olarak şu şekilde sıralanabilir: “Sırtın ortası; uyluk kemikleri, uyluk kemiklerinin hareket ettirilmesi, yarış atlarından ikinci olanın birincinin uyluğunun hizasında durması, saygı için eğilip bükülmek; dua, rahmet, bereket, istiğfâr, keramet, tezkiye, güzel anma, tesbih, kıraat, din, ibadethane, destek.” Cahit KARAALP, Salât Kavramının Semantik Analizi, İ.Ü. İlahiyat Fakültesi Dergisi Bahar 2018/9(1) 173-212
Şefaat
“Şefe‘a-yeşfe‘u” (شفع  –   يشقفع) fiilinin masdarı olan şefaat, sözlükte, “aracılık yapmak, vesîle olmak, dua etmek” anlamlarına gelir. (İbn Manzûr, Lisânü’l-Arab, 8/183-185) Şefaat, kendisi için şefaatte bulunulacak kimsenin faydasına olacak bir şeye erişmesi, zararına olacak bir durumdan kurtulması veya bir ihtiyacının karşılanması için
İHTİLAFLARIN AZALMASI İÇİN ÖNERİLER:
1- MÜMEYYİZ AKLI İŞLETENLER İHTİLAFI AHLAKLICA YAPABİLENLERDİR. '’ve O, aklını kullanmayanları pisliğe mahkûm eder’’ (10/100) ilahi uyarısını dikkate alanlar akıllarını vahyin gölgesinde işletenlerdir. Mutlak doğruyu ve hikmetli kılavuzluğu yansıtan vahye teslim olurlar. Mümeyyiz aklı işletmeyenler; insanlardan sadır olan söylemleri/yazıları
18 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.