Şimdilik, başkaldırı anlayışının dünyanın uyumsuzluğunu, görünüşteki kısırlığını kavramış düşünceye sağladığı ilk ilerlemeyi göstermiş bulunuyoruz. Uyumsuz deneyimde, acı çekme bireyseldir. Başkaldırı deviniminden sonra, ortak olduğunun bilincine varır, herkesin serüvenidir artık. Aykırılığı ele alan bir düşüncenin ilk ilerlemesi bu aykırılığı tüm insanlarla paylaştığını ve insan gerçeğinin, tüm olarak, kendi kendisine ve evrene uzaklığı dolayısıyla acı çektiğini anlamaktır. Bir tek insanın çektiği dert ortak salgın olur. Gündelik acımızda başkaldırı, düşünce düzeyinde, cogito'nun gördüğü işi görür; ilk kesinliktir. Ama bu kesinlik bireyi yalnızlığından çekip alır. İlk değeri bütün insanlar üzerine kuran bir ortak noktadır. BAŞKALDIRIYORUM, ÖYLEYSE VARIZ.
Ve kötülüğün saydamlığının sahnelendiği yerin de orası, Saraybosna olduğu gerçektir. Bastırılmış, geriye kalan her şeyi çürüten salgın hastalık, Avrupa'nın felç durumunun şimdiden bir belirtisi olduğu virüs. Avrupa'nın menkulleri Gatt görüşmelerinde kurtarılmakta ama Saraybosna'da yakılmaktadır. Bu, bir anlamda iyi bir şeydir. Palavra Avrupa, ufukta gözükmek bilmeyen Avrupa, en ikiyüzlü çırpınmalar içinde yozlaşmış Avrupa, Saraybosnada kendi kendini batırmakta. Ve bu anlamda, Sırplar neredeyse aldanmadan kurtulmanın aracı, bu hayalet Avrupa'nın, söylemlerinde ne denli ateşli görünürse gerçekler karşısında o denli sönük kalan teknodemokratik siyasaların Avrupa'sının vahşi çözümleyicisi olacaktır.
Sayfa 166 - AyrıntıKitabı okudu
Reklam
Empatinin yaygınlaştırılması; hukuk, işletme ya da siyasi bilimler fakültelerinin koridorlarında bile kemikleşmiş bir düşünce olan "insanın rekabetçi bir hayvan olması" kavramının gençlere ådeta bir salgın hastalık gibi bulaştırılması kadar kolay değildir. Viktorya Dönemi'nden kalma bir artık olan Sosyal Darwinizm, bugün belki modası geçtiği için gözden düşmüş olabilir, ancak nefesini hâlâ ensemizde duyuyoruz. David Brooks, 2007 yılında The New York Times'daki köşesinden hükümetin sosyal yardım programlarıyla alay ediyordu: "Genlerimizin içeriğinden, nöronlarımızın doğasından ve evrimci biyolojiden aldığımız dersler sonucunda, doğanın rekabet ve çıkar çatışmalarıyla dolu olduğu ortaya çıkmıştır." Amerikalı muhafazakârlar sanırım bu şekilde düşünmekten hoşlanıyorlar.
Sayfa 313 - Akılçelen KitaplarKitabı okudu
Her çağın nevi şahsına münhasır hastalıkları vardır. Nihai olarak antibiyotiğin keşfiyle sona eren bakteriyel hastalıklar çağı gibi. Gribal salgın karşısında duyulan muazzam endişeye rağmen bizler bugün viral bir çağda yaşamıyoruz. Bağışıklık tekniği sayesinde o çağı çoktan geride bıraktık. Hastalık veçhesinden bakılacak olursa, başlamakta olan 21. yüzyıl ne bakteriyel ne de viral; bilakis sinirsel [neural] olarak hemahenktir. Depresyon, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu [DEHB], sınırdaki kişilik bozukluğu [SKB] veya Tükenmişlik Sendromu [TS] gibi sinirsel hastalıklar başlamakta olan 21. yüzyılın patalojik manzarasını tayin etmektedir. Bunlar kati surette bulaşıcı değildir; bilakis başkalannın bağışıklığımn olumsuzlanmasından [Negativität] ziyade, ifrat derecesindeki olumlanmasıyla [Positivität] tanımlı tıkanmalardır. Böylelikle, yabancının olumsuzluğunu savuşturmak üzere tasarlanmış her bağışıklık tekniğinden sıyrılır.
Sayfa 7 - Sinirsel ŞiddetKitabı okudu
Yeni salgın düşünceler
Babacığım, insanın nerede doğmuş olması neyi değiştirir ki?
Lazare’ın elini sıktım. Elimi elinden çekmedim bir süre, fakat ölen Michel’di, ben değildim. Daha sonra Xenie’yi sıkıca kollarımın arasına aldım; ona gerçek bir öpücük vermek isterdim, fakat bunun iki yüzlülük olduğunu hissettim ve hemen oradan ayrıldım. Gittiğimi gördüğünde, hareket etmeden ağlamaya başladı. Koridora çıktım. Bir salgın gibi, ağlaması bana da geçmişti.
Reklam
122 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.