Ertesi gün saat 9u 5 geçe Ata'nın yaşamdan kopmasının ardından silahla kendini vurur Salih Bozok.
Sayfa 134Kitabı okudu
Hicbir kanaati hakir görmemek gerekir
Resmî görüşmelerinde son derece titiz ve törenci olan Atatürk'ün özel hayatındaki samimiyeti dünyada pek az devlet adamına nasip olmuştur, denilebilir. Bu samimiyet içinde çevresindekilere düşüncelerini aşılardı ama, körükörüne diktaya giden bir adam değildi hiç bir zaman. Her şeyi çevresine danışması, bunun en güzel örneği değil miydi? Danışmaya bazen o kadar büyük değer verirdi ki aklından geçen meseleler hakkında çok zaman hiç olmadık insanların görüşünü bile aldığı olurdu. Sonunda yine kendi görüşünü uygulayacağını bildiği halde. Bunu sofradakiler de hep bilirlerdi hiç kimsenin hor görülmesine katlanamazdi. Bu yüzden hiç olmadık kimselerden bir şeyler öğrendiğini de saklamaz. açık açık anlatırdı. Bir gün sofrada Salih Bozok. Atatürk'ün çok neşeli bir zamanını yakalayarak şöyle dedi -Paşam. şu danıştıklarının içinde bazen öyleleri var ki. şaşıyorum. Bunların görüşlerine nasıl olsa katılmayacaksın. Kararı önceden de verdiğin malum. O halde onları ne diye birer birer çağırıp karşında terletirsin?» Atatürk. buna şöyle karşılık verdi; «Bazen hiç umulmadık adamdan ben çok şeyler öğrenmişimdir. Hiç bir kanaati hakir görmemek gerektir.Sonunda kendi fikirlerimi uygulayacak bile olsam. herkesi ayrı ayrı dinlemekten zevk alırım. Bu zevkten beni kimse mahrum edemez."
Reklam
EVE TIKILMAK DOĞRU MU? Mustafa Kemal, sık sık Kristal gazinosuna uğrardı. Bir gün öteberi almış, eve dönüyordum. Baktım Kristal'de oturuyor. Beni görünce, eliyle işaret ederek yanına çağırdı: - Nereye gidiyorsun? E limdeki paketleri gösterdim: - Bunlarla evden başka nereye gidilir? - Tamam, dedi, ben de zaten kalkmak üzere idim. İyi ki geldin, beraber çıkarız. Vakıa, biraz sonra, kalktık. Fakat dışarı çıkar çıkmaz, Mustafa Kemal, fikrini değiştirdi: - Böyle güzel havada da, hemen eve gidip tıkılmak doğru mu? Ya? Haydi gel seninle Beyazkule'ye kadar ağır ağır yürüyelim. Yürüdük. Kristal'den biraz ileride -şimdi hatırladığıma göre bir Belvü gazinosu vardı. Mustafa Kemal orada bazı arkadaşlarının oturduğunu görünce dayanamadı, içeri girdi. Tabii ben de beraber...Orada epeyce kaldık. Dışarı çıktığımız zaman artık gece olınuştu. Mustafa Kemal, bu sefer de Beyazkule bahçesine gitmek reyinde bulundu. Hatırını kıramadım. Bahçeye girdik. Orada da arkadaşlara tesadüf etmiştik. O, coşkun bir nehir gibi çağlayarak söyledi ve anlattı.. Hayatımda Mustafa Kemal'le sabahladığım ilk gece bu oldu! Salih Bozok "Salih Bozok Anlatıyor", Konuşan: Salahaddin Güngör, Cumhuriyet Gazetesi, Onbeşinci Yıl, Sa;1: 5568, 10 İkinciteşrin 1939, 5. 5.
230 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 25 hours
* Muzaffer Bozok, intihar edeceğini açıklayan babası karşısında hiçbir şey söyleyememiş, sadece ağlamış, yüzünü saklamış ve bitik bir vaziyette eve dönmüştü. Sonra bir sabah okula giderken babasını banyoda görmüş, tıraş olduğunu sanmıştı. Oysa Salih Bozok, elindeki tentürdiyotla Atatürk öldüğünde kalbine ateş edeceği yeri işaretliyordu. 10
Latife ve Fikriye
Latife ve Fikriyeİsmet Bozdağ · Truva Yayınları · 2012683 okunma
Atatürk'ün Trablusgarp'a giderken Salih Bozok'a yazdığı mektup:
Başka kağıdım yok. Nuri'ye ayrıca mektup yazamayacağım. İstersen bu mektubumu aynen gönder veyahut bahisle bir mektup yaz ve o kıymetli kardeşimize de ki : Benim için hatırası kalp ve vicdanımdan bir an çıkmayan bir öz kardeş varsa Nuri'dir. Bu muzlim seferi onunla yapmak isterdim. Allah nasip ederse saha-i mücadelatta birleşiriz, eğer mukadderse ahirette buluşuruz
Sayfa 29 - iş bankasıKitabı okudu
Cumhuriyet Bayramı sırasında, Beşiktaş, Polonya takımını yendiğinde Hürriyet gazetesi hep yaptığı ucuz duygusallığı yapıp manşet attıydı: "İşte Atam, Beşiktaş'ın gençleri..!" Sanki Ata, bulutların üstündeki "sofra"sında, yanında Salih Bozok ile Falih Rıfkı olduğu halde Türkiye'yi izlemektedir de, Güneydoğu, terör, enflasyon, irtica gibi pek çok sorunu izlemekten kısılan gözleri ve ağrıyan başı Hürriyet'in bu manşetiyle birlikte aydınlanacak, tüy gibi hafifleyecektir. Medya patronları, yani bütün o kalbimizi kendilerine kapütülasyon olarak verdiklerimiz, şu "gooool" sesleriyle bize sesleniyorlar aslında. "Uyumaya devam edin" diyorlar, "sizin günde 60 kişinin öldüğü bir ülkeniz ve dağlar gibi derdiniz yoktur." Mafya babaları başkan, Türkiye şampiyon. Kuyunun dibinden sesimiz geliyor: "Avrupa, Avrupa duy sesimizi!" Tanrıya seslenmeyi unutan Türkiye 'nin sara çığlıkları bunlar.
Reklam
1,000 öğeden 731 ile 740 arasındakiler gösteriliyor.