Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
RUH ve MANA...
-GÖZ-İDRAK... Kâinat'a "BÜYÜK GÖZ" denilmesi, onun hey'eti (dış görünüşü) bakımından doğrudur. "Eşyanın hakikati nedir?" diye sual edilince, karşımıza doğrudan doğruya İNSAN çıkar; İNSAN deyince de ALLAH'IN SEVGİLİSİ, sonra da O'nda toplu hakikatin hissedarları. Kur'an da, Allah'ın kelamı olarak, O'nun nefsi. Demek ki, "büyük göz tarafından idrak edilme"nin aslı, sadece Kâinat hey'eti bakımından değil de, hayvanî sureti ve mahiyetiyle İNSAN'ı da ihata eden bir şekilde, Allah'ın kendi "nefesinden-nefsinden" üflediğini buyurduğu RUH ve MÂNÂ'dadır. (Yarım akılla hâdisleri iptale kalkan ahmaklar, bu dili öğrenmeli.)
Sayfa 419Kitabı okudu
GÖZ BEBEĞİ...
-"İNSAN, Allah katında bakan GÖZ'deki bebek gibidir... Gören Allah, göreni gördüren Allah, görünen Allah. İhtimaller ortasına yerleşmiş vehim sırrımızla, farkında olmaya çalışıyoruz; O değil, O'ndan, VEHİM sırrımızda. Müessirle eser arasında, faal ve şuurluyuz..."
Sayfa 419 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Biz Kâinat tarafından görülürüz!"
- Madde de canlı ve kendi orijininin -hey'et ve özünün- korunması için direniyor; yine, sadece bir kısım tasavvuf ehlinin anlayabildiği bir dilleri var. Neticede, kendi mertebelerine mahsus bir şuurları. Tabiat, onun huyu ve içindeki çeşitli bitki-hayvan varlıkları kadrosunun tamamı; hepsi kendi mertebesinde canlı ve dil sahibi-şuurlu, hayvanî sureti ve özellikleriyle insan da bu tabiatın içinde ve ruh yönüyle bütün kâinatı bütün varlıklarıyla ihata eden bir istidat genişliğiyle Kâinat'tan farklı. Bahsettiğimiz hususlar, maddeye kadar her şeyiyle Kâinat tarafından idrak edilebileceğimizi gösteriyor. Rüyâyı da içine alan bir ifâdeyle, "biz Kâinat tarafından görülürüz!"; biz Kâinat'a baka duralım, Kâinat'ta kendi hüviyetiyle bize bakan, bir nevi bizim gözümüz. İdrak ediliyoruz, özü bâtınımızda olarak. Rüyâyı andırır maveraî bakıştan, zaman üstü idrakten zamanî idrake geçildiğinde, Kâinat bu şuur hâlimizde bizim için konuşan değil, mecazî olarak konuşturulandır. Malûm tefekkür ve felsefeden, çeşitli ilimlere ve günlük hayat ihtiyaçlarımıza kadar, bizim karakterimize nisbetle kendini empoze edinişe göre, onu idrak eder ve semerelendiririz.
Hayret uyandırıcı...
-" Kâinat, müşahede edilmeyi sürdürebilmek için, kısmen nefy-olumsuzlama ve kısmen müşahededen kurtulmayı sürdürmelidir. Bu durumda dünya, fizikî Kâinat olarak göründüğünde, temsilcileri de dahil olmak üzere kendisiyle bir nevi saklanbaç oyunu oynar gibi görünmelidir... Burada Kuzey Amerika yerlilerinin, mitolojilerinde dünyanın yaratılmasından sorumlu olarak görülen MEKKAR TANRI - HİLEBAZ, OYUN YAPAN TANRI kavramını hatırlamak gerekir!" Bir yazar, "bu hayret vericidir" diyor; "yeterince garip olmakla beraber Kâinat'ın gördüğü şey, dolayısıyla değil, DOĞRUDAN HERŞEYİ GÖREBİLİYOR olması açısından, hayret uyandırıcıdır!"... Bu sözler üzerine düşünen bir kişi, ŞUUR'un, eşyanın tabiatının zorunlu bir parçası olduğunu, açık olarak görür.
Sayfa 420 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Nasreddin Hocanın Eşeği..
Nasreddin Hoca'yı, belirli bir imajla resmetmek söz konusu olduğunda ilk akla gelen, onun eşeğe ters binmiş görüntüsüdür... Halk hayâlinde fıkralarının tedai ettiği müphem Hoca ve cüssesi, onun eşeğe ters binmiş hâlinde, adeta mücerretlikten alabildiğine müşahhaslaşmış bir tasavvura kavuşmuş ve onun çehresi ve cüssesine müteallik merakı da ortadan kaldırmıştır... Hoca'nın mânâsı tuğralaştırılsa, buna en güzel suret onun eşeğe ters binmiş görüntüsüdür. Hoca, -bir yarışta-, eşeğe ters binmiş ve sebebini sual edenlere "arkada kalanları görmek için!" demiş... Çocuklara ve çocukça tebessüme müsait mizaçlara ilk ânda kendini benimseten bu fıkra, satıh idrakine mahsus kabuk kısmı aralanıp da içine girilince, tül tül açılan mânâ dehlizleriyle karşılaşılır... Ve Nasreddin Hoca'nın kendini cins yaratılışlara veren muhteşem idrakı, bütün ihtişamıyla parıldar.
Sayfa 425 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Sembol şahsiyet...
-" Nasreddin Hoca, bir sembol şahıs, bir rit; eşeğe ters binme hikâyesi de... o, duyu verilerinden gelen idrakin akılda değerlendirilmesine dayana ve aklın hayatı idameye dair işlerinin üstünde, sanat ve hikmet idrakiyle değerlendirilmesi gereken, bu imkanı veren bir şahsiyet. Bu küçük ama özlü değerlendirme de, "aynı hikâye başkasına atfen anlatılsa aynı dikkati gösterir miydin?" sualine bir cevab…"
Sayfa 425 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Hâl, mazi, İstikbâl...
-" Gözün görmesine ve görülmüş olanın hafıza da resim olmasına nisbetle, hâl ve mazi, gerçekleşmiş bir zamandır. Henüz gerçekleşmemiş ve mümkün olma özelliği ile var olan İSTİKBÂL ise, görülmüyor özelliği ile, sadece akıl ve hayâlde olarak, arka tarafımızdır. Gözün ön ve arkanın görünmüyor olması... Eşeğe ters binen Hoca, eşeğin "lisân" ve torunun "dil" ve dolayısıyla "istikbâl" olmasına nazaran, istikbâlin lisân kasasında saklanışını da göstermiş oluyor... Normal şekilde eşeğe binmiş olsaydı, göz menzilinin ötesi istikbâl ve geçmiş, arkada kalmış olacaktı. Ne var ki, "yabanî eşek, lisân, istikbâl" mânâlarını bizde uyaran husus, eşeğe ters binmiş olmasıdır. Lâtifesidir..."
Sayfa 426 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Elektromanyetik dalgalar...
- Işık, ısı dalgaları, X ışınları, RADYO DALGALARI, Gamma ışınları, Ultraviyole ışın, enfraruj ışınların hepsi birer ELEKTROMANYETİK DALGADAN ibarettir. Elektromanyetik dalgaların niteliği, normal harmonik dalgalarda olduğu gibidir. Üç önemli karakteristikleri vardır. FREKANS, PERİYOD ve DALGA BOYU. -Frekans, bir saniyedeki titreşim sayısıdır. Birimi HERTZ (HZ) dir. -Periyod, tam bir titreşim süresi, Dalga boyu ise iki dalga tepe noktası arsındaki mesafedir. -Dalga boyu ile frekans çarpımı, dalganın yayılma hızını verir. -Hareketsiz bir elektrik yükü etrafında daima bir elektrik alan vardır. Bu alan civardaki başka herhangi bir elektrik yüküne itme veya çekme şeklinde bir kuvvet tatbik eder. Hareketsiz elektrik yükü, eğer hareket ederse, etrafında MANYETİK ALAN meydana gelir ki, bu alan civarındaki bir mıknatıs veya manyetik metal parçasına, manyetik itme veya çekme kuvveti tatbik eder. Elektrik ve manyetik alan, netice olarak "elektromanyetik alan" diye isimlendirilir. Bir elektromanyetik alan içindeki herhangi bir değişiklik, karışık elektromanyetik dalga olarak yayılır. Işık da bir elektromanyetik dalgadır. -Elektromanyetik dalgaların hızı, dolayısıyla dalga boyları, içinden geçtikleri ortama göre değişir. -Günümüzde kullanılan radyo, televizyon, radar ve çeşitli uzaklıktan haberleşme cihazlarının hepsiELEKTROMANYETİK DALGALARIN EN UZUN DALGA BOYLUSU OLAN RADYO DALGALARI İLE ÇALIŞIR. -Radyo dalgaları, EL TELSİZLERİ'nden , gelişmiş uzay haberleşme araçlarına kadar bir çok yerde kullanılır.
Sayfa 454Kitabı okudu
"TELEGRAM" KİTABIMDAN...
- "Beyin kontrolü" deyince, çoğu zaman, "beyinde ne var, ne yok" şeklinde bir hafıza çözümü yapıldığı sanılıyor; oysa işin daha da önemli tarafı, zihnin yönlendirilmesine dairdir. Bende uygulanan şekliyle bu operasyonun Amerikan istihbarat örgütleriyle alâkası nedir bilemem ve ucuz tarafından CIA'ye bağlayacak değilim; bununla
Sayfa 457 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
PARMAK İZİ GİBİ...
- Netice vermeyen bir açılmış dava: John Akwei, 1996 senesinde Amerikan Milli Güvenlik Dairesi (NSA) aleyhine bir dava açtı. Akwei, NSA'nın kendisini sürekli olarak takip ettiğini ve davranışlarını kontrol ettiğini İDDİA eti. Akwei, mahkemeye bu iddialarını destekleyecek yüzlerce sayfalık deliller sundu. Kaynak olarak bir çok ilmî ve akademik
Sayfa 458 - İBDA YayınlarıKitabı okudu
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.