Hayat salıncak gibi sallanıp durulur.
Yaşamak, salınmaktır.
Kadim zamanlardan beri ‘ora et labora’ adı altında hüküm süren ünlü bir salıncak vardır. Dua etmekle çalışmak arasına bir çan gibi bir o yana bir bu yana salınmak, manastır sakinlerinin yüzyıllar boyunca doygun bir hayat yaşamalarına imkân vermiştir, anlaşılan. Dünyevi alemde, gerginlikle içe dönmek arasında salınmak, benzer bir kalıcı etki yaratabilir: Yahut, haz ile feragat arasında salınmak.
Sayfa 20
Reklam
Boşlukta kendime bir salıncak yaratırım. Kendimi bırakırım salıncağıma, götürür beni bilmediğim diyarlara...
Uçurumun kıyısındayken bile hayatı salıncak olarak kavramak, devam edebilmek için bize en fazla yardımı dokunan şey oldu. Böyle bir durumda bile, bir o yana bir bu yana salınabiliyorduk. Hayatın bize dayattığı yük ile, güçlerimizi yeniden toplamayı sağlayan hafifleme arasında. Artık geri döndürülmesi mümkün olmayan kaderle didişmek ile, bir güzelliğin her şeye rağmen bizi sevinçle kanatlandırabilmesi arasında. Birbiri için var olmak ile, bu varoluşun yine de insana verebileceği yorgunluğu atmak üzere dinlenmek arasında. Çaresizliğin ümit kırıklığı ile samimi sohbetlerden cesaret bulmak arasında.
Sayfa 10
Arada sırada seyahate çıkmak, salıncağı tamamen alışıldık hayatın aksi yönüne sallayıp, sonra da salıncak geri savrulunca tekrar o alışıldık hayata dalmanın sevincini yaşamaya imkân verir. Hayatın akışı, zıtlar arasındaki git-gelleri sever.
Sayfa 10
"Beni astığı iple başkasına salıncak kurmuş."
Reklam
Nesim
Hayat diye başlarken, yaşamadan ruhumu yitirmiştim, Bir gece bir dolunay kanlanmıştı sanki orada kanımı adak etmişlerdi, Yaradan yaratmıştı ruhumuzu aynı nurdan kalplerimizi, aynı topraktan mayalandırmıştı, Aynı kader yıldızımızın, parlaklığı gibi, aynı sonbaharda ektiğimiz, badem ağaçlarını, beklerdik iki habersiz anadolu insanın gözlerinde ki o şükürlü bekleyişle, ilkbaharı, Sanki tüm günahlarımız bir anda silinmiş gibi cenneti bekleyen o makber gibiyiz, bulduğumuz da birbirimizi. Tıpkı bir yaz akşamında ki o salıncak sırasında birbirmizden habersiz beklediğimiz, çocuklar gibi Bekledik birbirimizi Göz ırak dilden ırak, bir peygamber gibi hirada bir mağrada yazdılar seni kalbime Bir oruçluk vaktiydi, İnciler dizsem gerdanına güneşi verseler elime yine sen diye haykırdım mahşer meydanında tüm fanilere Yine seni arardım ölümsüz ruhumla ölümlü dünya da sonsuzluk kavisleri arasında cennet diyarında serinlerdim gözlerinde, avuçlarına işlenmiş cennetin kokusu gözlerine maviliği yeşili vermişti ilahi
Neden öldüğümü anlamayacaklar, doğururken de bilmediler bunu, Minareler gösterdiler yalnız, hep elimden tuttular. Üstelik üzüldüler benimle, oldukça ağladılar, Kimbilir nerelerden düştüm, nerelerim kanadı, hiç anlamadılar; Baksam sevişirler şimdi ve salıncak kurarlar. Hatırlamak en büyük düşmanıdır yalnızlığın, ucunda yaşamak var;
Bir iple intihar da edebilirsin, salıncak da kurabilirsin.. Hayatın ipleri senin elinde..
Seni çocukken tanısaydım, Parkta dakikalarca beklediğim Salıncak sıramı sana verirdim.
Reklam
...hikayesi yazılmış ama adı konmamış bir kitap gibiyim. B/asılmamış, okunmamış, hepten vazgeçilmiş... Ben seçtim bu yalnızlığı, sonra alıştım. Cümlesini deviren kelimeler gibiyim, yıkılıp yığıldığım. Önüm arkam faili meçhul fiiller, öznesi olamadığım. Her şeyden hiç olmayı seçmek, iz bırakacakken silinmeyi tercih etmekti sanki işim... Oysa salıncak kurardı içimdeki küçük çocuk her gece, aydedesinin eteklerinde... Gökte yıldızlar sönmüş şimdi, içimdeki o çocuk da konuşmaz olmuş, salıncaksa bomboşmuş!
İç ses, diye söylendim Ve ah dedim sonra, Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim. Dallarına salıncak kurardı çocuklar, Hızlı yaşanan bir hayatın şarkılarıydı salıncaklar. Meyveleri tatsızdı Eski bir laneten dolayı Herkes dişlerdi acı meyvelerini, Ve herkes söverdi ona. İsmini yazardı herkes onun bağrına, Ah derdi o. Ah!
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.