Para bilgelik ve sanatın, kişisel önem ve gücün, güzellik ve aşkın yanında bir başka nihai amaç olmakla yetinmez; bu konuma yerleştiği ölçüde, diğer amaçları araç düzeyine indirme gücü kazanır.
Georg Simmel
"1926'da Londra'da doğdu. İngilizce yazan en etkili sanat eleştirmenlerinden biri olan
John Berger ayrıca senaryo yazarı, romancı ve belgesel yazarı olarak da tanınıyor."
Bu on birinci bır araya gelişimiz, onunla sohbet
Ediyor hissi ile okumk ayrı keyif benım için, ruhen de doyurucu Besleyici bilgiler
Edindim,
Sanat , doğası gereği insanları birleştirme özelliğine sahiptir. Her sanat , sanatçının aktardığı duyguyu alan insanların ruhlarını birbirine bağlar : İlkin ,sanatçıyla onun aktardığı duyguyu alanın ruhları arasında bir birleşme söz konusudur burada ,ikinci olarak da sanatçının aktardığı duyguyu alan bütün insanların kendi aralarındaki ruh birleşmeleri söz konusudur.
Hristiyan sanatı , hiç ayrımsız bütün insanları birleştiren sanattır ; ya da insanların Tanrı 'yla ve yakınlarıyla olan ilişkilerinde aynılık (farklı olmama) duygusu uyandıran sanattır ; ya da insanlarda son derece yalın olmakla birlikte , Hristiyanlığa ve hiç ayrımsız bütün insanlara aykırı düşmeyen ortak duygular uyandıran sanattır.
Oscar Wilde'ın Dorian Gray'in Portresi sadece bir roman olmanın ötesinde, güzellik, ahlak, hedonizm ve sanat üzerine derin düşüncelere sevk eden bir başyapıttır. Roman, Dorian Gray adındaki yakışıklı bir gencin ve ressam Basil Hallward'ın yaptığı portresinin gizemli hikayesini anlatıyor.
Dorian, portresinin yaşlanacağına ve kendisinin sonsuza kadar genç ve güzel kalacağına dair bir dilek tutar. Bu dilek kabul olur ve Dorian, arzularının peşinden koşarak zevk ve haz dolu bir hayata atılır. Fakat zamanla, portresi Dorian'ın işlediği günahları ve çirkinleşen ruhunu yansıtmaya başlar.
Wilde, roman boyunca Dorian'ın ahlaki çöküşünü ve portresinin giderek çirkinleşmesini ustalıkla tasvir ediyor. Dorian'ın güzelliğe olan takıntısı, onu bencil ve duyarsız bir insana dönüştürüyor. Etrafındakileri kullanarak ve ahlaki sınırlara aldırmadan zevk peşinde koşan Dorian, sonunda trajik bir sona sürükleniyor.
sadece okuru sürükleyen bir hikaye olmanın ötesinde, aynı zamanda insan ruhunun karanlık yönlerini de gözler önüne seriyor. Roman, güzelliğin geçiciliği, ahlakın önemi ve sanatın gücü üzerine okuru düşünmeye teşvik ediyor. Wilde, zarif ve ironik diliyle, okuru Dorian'ın trajik hikayesine ortak ediyor ve onu kendi vicdanıyla yüzleşmeye zorluyor.
her yaştan okurun okuması gereken ve iz bırakan bir başyapıttır. Roman, sizi güzelliğin ve ahlakın karmaşık dünyasına sürükleyecek, insan ruhunun derinliklerini keşfetmenizi sağlayacak ve hayata dair yeni bakış açıları kazandıracaktır.
Bana kalırsa normal koşullarda sinemaya giden bir insan, oraya zaman için gider: yitirdiği zaman, kaçırdığı zaman, ya da henüz hiç yanına bile yaklaşamadığı zaman. Hayata dair deneyimlerini zenginleştirmeye gider, zira sinema, hiçbir sanatın yapamayacağı ölçüde insanın olgusal, pratik deneyimlerini genişletir, zenginleştirir ve yoğunlaştırır; üstelik basit bir zenginleştirme de değildir. Bu deneyimleri uzatır da, hem de esaslı bir şekilde. Sinemanın gerçek gücü buradadır, yoksa ne 'yıldızlar'ı, ne ele aldığı konuları, ne de eğlence özelliğiyle güçlüdür sinema. Gerçek sinemada seyirci, seyirci olmaktan ziyade tanıktır.
Sanat bir paylaşma hareketidir. Paylaşılan deneyimler merak duygusunu harekete geçirerek daha az ben odaklı daha çok açık fikirli olmamızı sağlar. Beynin yaratıcılık ve hayal gücünün doğduğu sağ yarımküresini harekete geçirir ve sanatçının anlatmak istediğini anlamamızı sağlar.
Hayal gücü empatinin inşasındaki ilk adımdır: senin ne hissettiğini hayal edemezsem anlayamam da. Sanat hem düşünsel hem hissi empatiyi uyarır. Bir sanat eserini incelediğimizde tüm yaşanmışlıklarımız, anılarımız, bakış açılarımız ve deneyimlerimiz bir araya gelir ve gördüğümüz – duyduğumuz şeyi etkiler. O an beynimizdeki tüm duygusal alanlar uyarılır. Ne kadar sanat eserinin içine girebilirsek o kadar çok etkileniriz. Bu da bizi kendi bedenimizden dışarıya alır ve farklı bakış açılarını görmemizi sağlar. Başka bir insanın acısını, üzüntüsünü, mutluluğunu veya öfkesini anlatır. Ünlü oyuncu Alan Alda, sanatın paylaşılan insanlık olduğunu söyler.
Uzm. Psikolog Lamia Kalender Ergül