SANATKARIN ÖLÜMÜ
Gitti gelmez bahar yeli; Şarkılar yarıda kaldı. Bütün bahçeler kilitli; Anahtar Tanrıda kaldı. Geldi çattı en son ölmek. Ne bir yemiş, ne bir çiçek; Yanıyor güneşte petek; Bütün bal arıda kaldı.
Sayfa 127Kitabı okudu
88 syf.
·
Not rated
·
Read in 4 days
Lübnan asıllı Halil Cibran' dan okuduğum ikinci kitap Kırık Kanatlar oldu. Hikaye her ne kadar birbirine kavuşamamış iki insanın aşk hikayesini anlatıyor olsa da derinliklerinde farklı anlamlarda taşımakta. Hikaye geçmiş zamanın Lübnan'ın da geçiyor. Burada doğulu kadınların hayatlarına değinip kendi yaşamları hakkında hiçbir söz hakkı olmadan yaşayışlarını, kadının toplumdaki yerini, din adamlarının yozlaşmasını ve toplumun kalıplaşmış genel yargılarının etkilerini Selma Karami ve Cibran olduğu düşünülen genç adamın aşk hikayelerinin içine ustalıkla yerleştirerek anlatmış yazar. Zengin bir ailenin kızı olan Selma Karami'nin toplumdan dışlanmamak adına babasının tamam dediği bir adamla evlenirken aslında toplumun gelenekleri arasına sıkışıp kalmış, sadece kendisine söyleneni yapan tüm Kırık kanatların hikayesi olmuş bu kitap. Zaten Cibran' da bu kitabı okurken bize aşkı, ölümü, gençliği, çaresizliği ve güçsüzlüğü şiirsel bir dille aktarmış.
Kırık Kanatlar
Kırık KanatlarHalil Cibran · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20189.7k okunma
Reklam
Aziz Augustine: Güzel ve iyi olanın bütününe duyulan tutku, aşağı seviyedeki arzuların tamamından vazgeçmeden var olamaz. İnsanın hayatta kaç farklı şeyi arzuladığını bilirsin. En iyiye olan tutkuya ulaşmadan önce bütün bunları hiçe saymayı öğrenmelisin ki, bu da kişinin ona faydası olmayan bir şeyi buna rağmen sevdiğinde onu daha az sevmemesi
--- Fransız tiyatro yazarı ve oyuncusu Moliére son yazdığı "Hastalık Hastası" oyununu oynarken sahnede kan kusmaya başlar ve yere yığılır. Herkes bunu oyunun bir parçası zannederek ayakta alkışlamaya başlar. Moliere ölüme alkışlar içinde gider. Aynı gece saat 10'da veremden ölür. Soren Kierkegaard "Meseller" kitabında şöyle diyordu; "Sanırım dünyanın sonu, her şeyin bir şaka olduğunu sananların yükselen alkışları arasında gelecek. "Savaşlar, açlıklar, salgınlar, ölümler, katledilen hayvanlar. Yanan bir dünya, kan kusan bir doğa... Ve bir tiyatro gibi sanki olup bitenden habersiz seyreden biz insanlar. ♡
Molière
Molière
"Tutku mutlağa isteklidir ama aynı zamanda da mutlağı sorgular. Taşkınlıklarının şiddetine karşı elden bir şey gelmez. Aşırılıklarında hem haz hem de yıkım vardır. Tutku coşkuludur ve ölüme yakındır."
Sayfa 22 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
"BÜYÜK KAFA YARASI!.."
- "Benim ilk şiirlerim, çocukluğumda geçirdiğim metafizik ürpertilerin bir dökümü olarak Allah ve ölümü ele alırken, üniversite talebeliğimden sonra Yakup Kadri’nin idare ettiği Yeni Mecmua ve Anadolu Mecmuasında ancak çocuk çapında ele alınabilen bu temaları bir kenara bırakır ve sâf sanata yönelmeyi hedef tutar. Kaldırımlar şiirinde tecelli eden bu sanat ve şiir arayışı 1934’e kadar devam eder. Bu tarihte tanıdığım büyük bir veliden aldığım tesir beni tekrar başlangıcıma iade eder ve aynı temaların en ileri kutbuna yükselmeyi bana gaye olarak verir. Bunun da örneği Çile şiiridir. O şiiri Bir Adam Yaratmak vesair eserlerim takip eder ve o güne değin Berceste Mısra hududunu aşmayan tab’ım birden bire –yine aynı velînin feyz eseri olsa gerek- büyük bir veludiyete kavuşur. Benim 1934 sonrası sanat ve fikir hayatım, başta şiir olmak üzere, orkestranın her âletinden ruhçuluğu ilân eden ve bütün beşeri bilmecelerin çözümünü bu noktada bulan bir inkılâp ifadesidir. Nitekim her büyük sanatkârın hayatında aradığım ve bir fikir meydan muharebesi diye vasıflandırabileceğim büyük kafa yarası, bana, o velîyi tanıdığım günlerde musallat olur ve yara kapadıktan sonra bende bugünkü sanat ve fikir adamının mimarisini kurmuş olur..." (N.F.Kısakürek ile bir Konuşma. Konuşan: Nuri Pakdil. Edebiyat Aylık Dergi Şubat 1972)
Reklam
330 öğeden 81 ile 90 arasındakiler gösteriliyor.