30 Ağustos zaferinden sonra Atatürk'ün cephedeki eşyaları Ankara'ya taşınacaktır.. Atatürk, savaş sırasında okumak için cepheye götürdüğü kitapların masanın üstünde durduğunu görünce bunun nedenini askere sorar.. Boş sandık beklenildiği yanıtını alınca dışarı çıkar ve içi mermi dolu sandıklardan birini yere boşaltarak askere uzatır.. Herkes şaşkınlık içinde bakarken, Atatürk şunu söyler:"Kitapları buna koyun, asıl savaşımız bundan sonra başlıyor".. Biz, o siperde tutunduk mu? Biz, kitap okuyarak avuçlarımıza aldığımız ışığı karanlığa taşıdık mı?. Biz, Atatürk'ün "asıl savaş" dediği cehaletin, bilgisizliğin üstüne kitapla, bilimle, sanatla yürüdük mü?. Atatürk bu sorulara verilen yanıtlarımızda ya gömülü ya da hala nefes alıyor!.. Kitap okudukça, gösterdiği cephede direndikçe, Atatürk yaşayacaktır.. Anısına sonsuz saygı ve hiç dinmeyen bir özlemle.. ( Sunay Akın )
315 syf.
9/10 puan verdi
·
5 günde okudu
Resimle ve sanatla ilgili olmama ragmen, graffitinin ve sokak sanatinin bu derece izleyicisi bulundugunun farkinda degildim.. Kitap sayesinde, oncelikle sokak sanati hakkinda pek cok yeni sey ogrendim. Kitapta , Ingiliz sokak sanati fenomeni Banksy'nin yukselisi ve eserleri anlatiliyor. Adini, yuzunu yillardir gizlemeyi becerebilmis ve sadece e-mail yoluyla roportaj veren sanatcinin sasirtici derecedeki unlenisinin oykusu var. Hala kim oldugu net olarak bilinmeyen Banksy'nin hikayesini okurken, dogal olarak karsiniza diger sanatcilar ve sanat piyasasi da cikiyor.. Bundan boyle, gerek Turkiye'de gerekse yurtdisinda rastgeldigim duvar resimlerine farkli bir gozle bakacagim. Sanatla ilgiliyseniz, tavsiye ederim, mutlaka okuyun ve kitapta ayrintili olarak belirtilen web sitelerini inceleyin.
Banksy
BanksyWill Ellsworth-Jones · Hayalperest · 201522 okunma
Reklam
Lunaparka gidersin, dönme dolaba binersin. Eğlenirsin, çığlıklar atarsın, şakalaşırsın, mutlu olursun… Sonra vakit dolar ve evine gidersin. Eğlendiğinden, mutluluğundan başka elinde bir şey kalmamıştır geride. Lunaparkta eğlenmenin bir amacı yoktur ama bir anlamı vardır. Mutlu olmuşsundur, dertlerini unutmuşsundur, çocuğunu sevindirmişsindir, yükseklik korkunu yenmişsindir. Hayatta böyledir. Boştur aslında, bomboştur. Ona anlamını sen vereceksin. Sanatla, bilimle uğraşacak ve yaşadığın ânı doya doya yaşayacaksın. Spor yapacak ve deli gibi terleyip rahatlayacaksın. Bir düşmüşe elini uzatıp onu yerden kaldıracaksın. Bir yetimin başını okşayıp, eğitim masraflarını karşılayacaksın. Güneşin batışını izleyip hayran kalacaksın. Yağmurda şarkı söyleyeceksin. Sevgiline sıkı sıkı sarılıp, aşkınız hiç bitmeyecekmiş gibi öpüşeceksin. Bunlar hayata anlam katar, seni ve etrafındakileri mutlu eder. Çocuk gibi, lunaparktan çıkınca “Ama ben parkta sonsuza kadar kalmak istiyorum.” demenin bir anlamı yoktur. Bu çocukluktur, olgunlaşamamaktır, kendini olduğundan yüksek yerde görmektir. Olgun insan, yaşadığını yaşar ve bitiş zili çaldığında da sessizce çıkmasını bilir. Daha fazlasını istiyorum deyip, ortalığı velveleye vermenin ne insanın kendisine ne de etrafındakilere bir faydası vardır. sessizkuyu.blogspot.com.tr/2015/09/bielmem...
"Edison'la tanışmamız benim için akıldan çıkmayacak bir hadiseydi. Yaşamının başında kendisine hiç fırsat tanımamış hiç bilimsel eğitim görmemiş birinin bunca iş başarmış olması beni hayran bırakmıştı. Oysa ben bir düzine dil öğrenmiş, edebiyat ve sanatla ilgilenmiş, en güzel yıllarımı kütüphanelerde geçirmiş elime ne geçse; Newton'ın " Principia"sından, Paul de Kock romanlarına kadar okumuştum ve hayatının çoğunu çarçur ettiğimi düşünüyordum. Ama bunun yapabileceğim en iyi şey olduğunu anlamam çok uzun sürmedi. "
Sayfa 27
"Test usulü imtihan tıp ve psikoloji uzmanlarının dediği gibi deha sahibi çocukların aleyhinedir. Türkçe üsluba hatta hiçbir dilin üslubuna değil, kutu doldurmaya önem verilmektedir. İki-üç yıl süren dershane eğitimi öğrencinin en verimli zamanında onun sanatla, müzikle, edebiyatla, resimle, sanat tarihiyle, hatta sporla bile ilgisini kesmektedir. İfade güçleri acınacak hale düşmektedir ve üstelik üniversiteden sonra genel kültür verecek, onları canlandıracak ara eğitim kademeleri de düşünülmediğinden ortaya çıkan kuşakların uzman olsalar da geniş bilgili olamayacakları açıktır."
Sayfa 239Kitabı okudu
"Akşam eve giderken tekel bayisine uğrayıp 2 paket şiir, 4 şişe roman ve 250 gram karışık film alayım. Misal ben romanı sek okuyorum. Şiir koku yapmadığı için arada onu da okuduğum oluyor. Öyküye buz atılmaz. Film ise göbek yapıyor. Akşamları 2 tek okumazsam ellerim titremeye başlıyor. Tedaviye gittim, doktor 'sanatla ilgini keseceksin, karaciğer çökmüş' dedi. Kitapta durduğu gibi durmuyor yani.." Bre Zındık
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.