Müslüman ve müstakbel bir psikiyatr olarak muayenemin gereği olmadıkça sosyal hayatımda namahremin elini tutmuyorum, yani tokalaşmıyorum. İçinde bulunduğum camiada, ülkede ve hatta galakside zaman zaman garipsenen bir durum. Bu devirde... Garipseyen ve temkinli bakışların yanında bazen öfke duygusu da yakalıyorum muhatabımda. "İslam adlı azılı suçluyu" kalp ve vicdan hapisanesinden salıvermiş, elini kolunu sallayarak gezmesine, gülmesine, eğlenmesine, özgürce nefes almasına izin vermiş olmak kabahatim. Alternatif ana akım oluşturmaya cüret etmek ve hatırlatmak... Sanırım. Benim omuzlarımın üstüne alıp şerefle gezdirdiğim kız çocuğunu sen toprağa gömmüşsen bu benim meselem değil ki. Yapamıyorum. Bütün değerlerinden soyunmuş bir jelibon olamıyorum. Burnuma kötü kokular geliyor. Onların kendi değerlerine bürünmeleri veya benim onların değerlerine bürünmem yan/yük/yargı olmuyorken, tarafsızlığa halel getirmiyorken benim kendi değerlerimi kuşanmam neden kılıç kuşanmışım gibi karşılanıyor. Bir japonun uzatılan eli reddedip ellerini kavuşturarak eğilmesi güzel bir gelenekken, benim belimin eğilmemesi mi kabahatim, bilmiyorum. Şansımı zorluyorum. Allah'ın güzel selamını kahve gediklilerine, hastalara, yoksullara, garibanlara bırakmıyorum. Mirastan payımın peşine düşüyorum. Gün boyu tebessüm sadakası dağıtıyorum. Hazine sandığı değil unutulan sünnet avına çıkıyorum. Kendi halimde bir derdim vaaaar... Nasıl anlatsam kibar kibaaar... Herkes benim gibi olsun diye bir derdim yok. Ve andolsun, hiçbir kınayıcının kınamasından da bir korkum yok.
EŞİT OLUN!!!
Kadın hamile!! Bebek erkekmiş. Aile çok mutlu. Bebek doğdu, pipisini gösterdi amcalara. Amcalarda bayram sevinci. Dünyanın en gerekli organını gördüler çünkü. Bebek terledi, çırılçıplak soydular evde misafirlikte, mahallede böyle gezdi. Bu hakka sahipti çünkü pipisi vardı. Bebek biraz büyüdü. Sünnet olacak. Davullar, zurnalar,
Reklam
Sanırım bu platformda bu kitabı satın alıp okuyacak duyarlı okurlar vardır
Bir kalemi bile yok iken onlara uzanan yardım eli ile Merve depremde yaşadıklarını kağıda döktü ve kitabı basıldı. Şimdi sizlerden ricamız kitap satışına yardımcı olmanız . 12bin satış ile evleri yapılabilecek. "Kitapyurdu" satıyor #deprem
Bugün yıkığım biliyor musun?
İçtiğim sigaranın bile tadı yok.. Kime ne anlatabilirim bilmiyorum. Yıkılmamak için hâlâ direniyorum. Durup dururken ağlıyorum. Saklayamıyorum artık kimseden sanırım.. Acısı olan acısı olanı görüyormuş gerçekten. Bugün otobüste birisi durduk yere bana 'güçlü durmak zorunda değilsin' dedi. Ne diyeceğimi şaşırdım ağladım sadece. O saatten beri hiç iyi değilim. Eve sığamıyorum, nefes bile alamıyorum sanki.. Geçecek mi? Onu da bilmiyorum...
Șükrü Erbaș'ın insanın acısını insan alır kitabında bir söz vardı 'her insanda gidilebilecek uzaklığı bilmek gibi bir gücü vardı.' diye. Keşke öyle bir gücüm olsaydı. Herkeste yanlış mesafeye gitmeye çalışıyorum ben sanırım.. Hoș bunu yapan sadece ben değilim, kimse kimsenin sınırını bilmiyor.. İnsanlar ne kadar boş artık. Kimseyle oturup iki laf edemiyorsun , herkes bir dedikodu, boş muhabbetler peşinde, kimse iki satır bişey okuyayım demiyor. Okuyanlarda imkansız aşk romanları ancak. Gerçek hayatta artık kimse aşkı bulamıyor çünkü, evli olanlar bile sevgiye aç.. İnsanların hayatları belden aşağı muhabbetler sadece.. Çevremde o kadar gereksiz insan var ki gerçekten boş yaşadığımı düşünüyorum artık. Başına bişey gelse oturup derdini anlatacak kimse yok, herkes derdini söyle de bir açığını bulalım kafasında, yalancı, riyakar, embesil, güvenilmez... İnsanın Acısını İnsan Alır diyor ya, bu zamanda insan, insana sadece dert oluyor. Kimse kimseyi derdiyle de sevmiyor...
3.4.21 Bu gece yağmurum çok sevgili, bu gece hasret çok, vuslat diye hayal edilen o beyaz gecenin hasıl olacağı gün bugün; sen yoksun, beyazlık yok, vuslat yok. Bir uzun yol çizmişler iki gövde arasına, sanki her türlü nedamet orada, sanki her türlü ermanlık da orada, sanki yokuşlarla düzlükler birbiri içeri ve sanki bize hep dikenli tellerle
Reklam
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.