Efsaneye göre Cihangir Hanlığının genç Prensi Salim Şah, bir gün raksını görüp hayran kaldığı Anarkali isimli genç ve güzel rakkaseye âşık olur. Zaman geçer ve Prens Salim Şah gönlünü çelen bu güzel rakkase ile evlenmek ister ancak ülkesinin kuralları buna izin vermez. Bir prensin halktan bir kızla evlenmesi, hele ki bir rakkase ile evlenmesi
Yaşamın karmaşıklığı bazen bizi sıkıştırır, boğar gibi gelir. İnsanlar, bu sıkıntılardan kaçmanın bir yolunu bulmak için çeşitli şeyler yaparlar. Kimi müziğin sihirli dünyasına sığınır, notaların arasında kaybolur. Başlangıçta farkında olmasa da, zamanla şarkı sözlerinde kendi yaşadıklarını bulur. Şarkının dili, onun duygularını ifade etmek için bir araç haline gelir. Kimisi ise romanların büyülü dünyasına sığınır. Bir kitabın sayfaları arasında dolaşırken, kendi hikayesinin izlerini bulur. Dün yaşadığı olaylar, bugün bir karakterin serüveni olarak karşısına çıkar. Kelimelerin büyüsüyle, kendi dünyasından bir an için uzaklaşır. Bazıları içinse uyumak, kaçmanın en kolay yolu gibi gelir. Geceyi bekler, sessizliğin ve karanlığın kucaklayıcı kucağında huzur bulur. Ancak bazen, beklenmedik bir şey olur ve insanın zihnini huzursuz eder. Belki de o zaman, balkonun soğuk köşesinde yıldızları izlerken gerçek anlamını buluruz. Gökyüzünün sonsuzluğunda, kendi varlığımızın sınırlarını unuturuz. Hayatın karmaşasından kaçmak, bir an için tüm benliğimizle nefes almak istediğimizde, farklı yollar buluruz. Kimi zaman müzik bizi sarar, kimi zaman kitapların dünyasına dalıp gideriz. Ama sonunda, her birimiz kendi yolculuğumuzda kayboluruz. Ve belki de, kaybolduğumuz yerde kendimizi buluruz.
Reklam
“…Dediler ki sevdiğin ölünce kalbinde kırk mum yanar, her gün biri söner. Kırkıncı gün hepsi söner, biri bekler. O tek mum ebediyen yanar, acını o tek mum tutar. Ben buna inandım. Hayalimde otuz dokuz mum söndürdüm her gece üfleyerek, içimdeki cılız nefeslerle. Göğsümdeki sızı hafifler, kalbim tekrar toplanır, ciğerime derin bir nefes girer diye kırk gün bugünü bekledim. Sabah uyandım, kendimi yokladım. Öğlen tekrar baktım. Kırkıncı ikindiyi beklerken kırkikindi yağmurları boşandı gözlerimden. Gecesini bekledim ve gece yarısını. Hiçbir şey olmadı. Yalanınız batsın dedim. İçimde tek bir mum kalacaktı hani; peki ne bu yürekteki bin dönümlük orman yangını?”
Allah Teâlâ Sevgisinin Alâmetleri:
1- Allah Teâlâ’yı seven, ölümden korkmaz. Onun geleceğini misâfir bekler gibi bekler. Çünkü sevenin sevgilisine kavuşması ancak ölüm ile mümkündür 2- Allah Teâlâ’yı seven kul, dünyadan sevdiği şeyleri severken, Allah Teâlâ’nın da onları sevdiğini bildiği için sever. Sevdiklerini de onun yolunda harcar. 3- Allah Teâlâ’yı seven kul, gece-gündüz
O gün bugün, şehri dünyanın üstüne kapatıp bıraktım kapattım gümüş maşrapayla yaralanmış ağzımı ham elmalar yemekten göveren dudaklarım mırıldanmasın şehrin mutantan ve kibirli ağrısını. Azıcık gece alayım yanıma yalnız serçelerin uykusuna yetecek kadar gece böcekler için rutubet örümcekler için kuytu biraz da sabah sisi yabani güvercin kanatları renginde biz artık bunlar olarak gidiyoruz eylesin neyleyecekse şehrin insanı,
İsmet Özel
İsmet Özel
Merhaba Gün , Sana Geldim, Bak!
Uyan Gözleri güzel uyan. Kuşlar sabah şarkılarını söylüyorlar, böcekler bir başka dönüyor toprağın üzerinde Çiçekler farklı kokuyorlar sen gibi Sen uyanmak için fazla içli içli uyuyorsun
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.