Sarhoş bir gemi gibiyim seni anlatırken efendim. Seni okuduğumda hep böyle oluyor. Dalgalar, tayfalar, taşıdığım insanlar ve yükler hiç umurumda değil. Gözüm, gündüzleri dalgaların bıraktığı köpüklerde ve denizin derinliklerinde, geceleri ise her biri büyük bir ruhun yuvası olan yıldızlarda. Kendi yıldızım hangisi hâlâ bilmiyorum. Bir yıldızım olduğundan da emin değilim.
Sayfa 47 - Timaş YayınlarıKitabı okuyor
ANLAYIŞ NOKSANLIĞI ve KUMANDAN...
Salih Mirzabeyoğlu gideli 6 sene oldu. Nereye gitti? Kime sorsanız bunu size şüphesiz söyler: En yükseğe… Peki geride ne bıraktı? Eserleri… Baştanbaşa kurtuluş reçetesi hâlinde İslâmî dünya görüşü, Büyük Doğu-İbdâ… “Bir de İbdâcıları bıraktı” diyemiyor insan, çünkü O her ne kadar gitmeden hemen önce kaleme aldığı bir eserinde “çocuklarımın günü
Reklam
Ne ki, çıkmasına ramak kalmış bir gırtlaklaşmayı, sarhoş kaptanın öfkesini üstüme çekme pahasına da olsa engellediğim için memnundum. Böyle delibozuklara fazlasıyla alışkın olmama karşın, bir adamın bu kadar çok küfrü birbiri ardı sıra yağdırdığını duyduğumu hiç sanmıyorum. Doğrusu, uysal biri olduğum halde, bazılarına katlanmakta zorluk çekmiştim. Ama kaptana çenesini kapamasını söylerken, batan bir gemiden kurtarıldığımı, parasal olanaklarımdan yoksun kaldığımı ve bilet paramın ödenmemiş olduğunu, gemi sahibinin eliaçıklığına -ya da uyanık yatırıma- bağımlı duruma düştüğümü unutmuştum tabii ki. Kaptan bunu bana fazlasıyla ağır bir biçimde hatırlatmıştı. Ama hiç olmazsa bir dövüşü önlemiştim.
Sayfa 16
Dürtülerin serbest bırakıldığı, dünün günahının bugünün mübahı olduğu bir dünyada,insan da sarhoş bir gemi gibi, o limandan bu limana yalpalıyor.
Ne bir söz, ne düşünce, yalnız bitmeyen düş Ve yüreğimde sevgi; büyük, sonsuz, umutlu Çekip gideceğim, çingene gibi, başıboş Doğada, -bir kadınla birlikte gibi mutlu
Dürtülerin serbest bırakıldığı, dünün günahının bugünün mübahı olduğu bir dünyada, insan da sarhoş bir gemi gibi, o limandan bu limana yalpalıyor.
Reklam
Ünlü bir Sufi olan Mevlana Celaleddin Rumi şöyle demiştir: Güneş ışığında toz benim, güneşin küresi ben. Toza kal diyorum. Ve güneş ışığına yuvarlanmaya devam. Sabahın pusu benim. Akşamın rüzgarı ben. Korunun hışırtısı, denizin uğuldayan dalgalan benim. Geminin direği, dümeni, dümencisi ve gemi benim. Mercan kayahğı benim, onun üzerinde kurduğu. Hayat ağacı, dallarındaki papağan benim. Sessizlik, düşünce, dil ve ses. Flütün sesi ve kişinin ruhu benim. Taştaki kıvılcım, altın ve metaldeki panltı benim. Kandil ve etrafındaki kanat çırpan kelebek, Gül ve onun kokusuyla sarhoş bülbül, Varoluşun zinciri, kürenin çemberi benim, Yaratılışın, yükseliş ve düşüşlerin terazisiyim. Olan da olmayan da benim. Ben - O bilen sensin, Celaleddin, O söyle - Her şeyde ruh benim.
MEÇHUL ŞEHZADE: DELİ KURT 1403 yılının sonlarıdır. Üstü örtülü bir kağnı gecenin karanlığında ilerlemektedir. Genç bir atlı tedirgin bir şekilde kağnıyı yönetmektedir. Kağnıda Yıldırım Bayazıd'ın oğlu İsa Beğ'in eşi Bala Hatun vardır. Bala Hatun hamiledir. Osmanlı sipahisi Çakır Ağa onu sütanasının evine götürmektedir. Çakır Ağa, İsa
MEÇHUL ŞEHZADE: DELİ KURT Olay Örgüsü 1403 yılının sonlarıdır. Üstü örtülü bir kağnı gecenin karanlığında ilerlemektedir. Genç bir atlı tedirgin bir şekilde kağnıyı yönetmektedir. Kağnıda Yıldırım Bayazıd'ın oğlu İsa Beğ'in eşi Bala Hatun vardır. Bala Hatun hamiledir. Osmanlı sipahisi Çakır Ağa onu sütanasının evine götürmektedir.
Geçmişiyle uyumsuz, geleceğiyle uyuşma ümidi olmayan sarhoş bir gemi kaptanı gibiydi...
713 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.