el cahizin gözünden türkler..
Türk'ün ömrünün günlerini toplasan atı üzerinde geçen günlerinin yer üzerinde oturarak geçirdiği günlerden daha çok olduğunu görürsün. Türk'ün yorarak öldürdüğü (çatlattığı), gaza esnasında binmeyi kabul etmediği atla hiç­ bir Toharistan atı yola dayanamaz. Harici ile birlikte yola çıksa, harici henüz hafifçe hızlanmadan Türk bütün hızıyla gitmeye başlar. Türk hem çoban hem seyis hem canbaz hem baytar, hem süvaridir. Hülasa Türk başlı başına bir millettir. İnsanlar bir sarp yokuşa varınca diğerleri yoldan gittiği halde, Türk yolu bırakıp yokuş yukarı dağa tırmanır. Sonra, dağ keçisinin inemeyeceği yerlerden aşağıya sarkar. Türk'ün atının sırtında ağırlığı, yerde yürürken ayaklarının tıpır­tısı yoktur. Bizden bir süvarinin önünde iken göremediğini o, arkasında iken görür. O, bizden bir süvariyi av, kendi­sini pars, süvariyi geyik, kendisini av köpeği yerine koyar. Allaha yemin olsun ki, Türk, eli kolu bağlı olarak bir ku­yuya atılsa mutlaka bir çaresini bulup kurtulur. Türk, an­cak korkulması gerekenden korkar.
Sayfa 225Kitabı okudu
Beled Suresi
Beled Sûresi / 11-12-13-14-15-16.Ayet Fakat o, (âhiret mutluluğunu engelleyen) sarp yokuş(u aşmay)a girişmedi. O insan, basit olanı, nefsin arzu ve isteklerine göre tanzim edilen (şerli) yaşam biçimini seçti. O sarp yokuşun ne olduğunu sana ne bildirdi? (O ilk adım olarak) bir köle (ve esir) azat etmektir. Yahut (salgın) bir açlık gününde, akraba olan yetimi, yahut yere serilmiş (aç) bir yoksulu doyurmaktır.
Reklam
"Gözlerin sarp kale, yollar dik yokuş Nerede duracak bu deli akış Yorgunum iz sürmek zoruma gider Daha göreceğim var ise eğer Sığınıp düştüğüm tek çalısın sen Sana kan bulaştı, damgalısın sen"
Mevla'm..
~•~ “Sevdim güzel sevdim seni âşık dile susmak gerek, Aşkın yolu sarp dar yokuş gayet hafif basmak gerek.” ~•~
Beled 11-16
Fakat, o sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut aç açık bir yoksulu doyurmaktır.
Sayfa 609Kitabı okudu
"Ayrılık mı yoksa uzak kalmak mı daha acıdır? Aslında her ikisi de sarp bir yokuş, kıpkızıl bir ölüm, kara bir belâ ve bir tür kıtlık yılıdır. Herkes kendi huyuna suyuna göre birini veya ötekini çok daha korkunç bulur. Haysiyetine düşkün, sevgisi coşkun, ahdine sadık kimse için ayrılık felâketine denk bir şey yoktur. #ibnhazm
Reklam
Beled Suresi
Yekûlu ehlektu mâlen lubedâ: “(İnsan) ‘Yığın yığın mal harcadım’ der.” E yahsebu en lem yerahû ehad: “Kendisini kimsenin görmediğini mi sanıyor?” E lem nec’al lehu ayneyn: “Biz ona iki göz vermedik mi?”
“Gerçek şu ki, biz insanı acı, sıkıntı ve imtihan (ile yüklü bir hayat)a gönderdik. İnsan, kimsenin kendi üzerinde güç sahibi olmadığını mı zannediyor?Övünüp duruyor: ‘Ben, yığınla servet tükettim!’ Peki, kimsenin kendisini görmediğini mi sanıyor? Biz ona iki göz vermedik mi? Bir dil ve bir çift dudak. Ve ona (iyilik ve kötülüğün) açık seçik iki yolunu da göstermedik mi? Ama o, sarp yokuşa tırmanmayı denemedi... Bilir misin nedir o sarp yokuş? (O) boynunu (günah zincirinden) kurtarmaktır yahut (kendi) aç iken (başkasını) doyurmaktır, yakını olan bir yetimi yahut hiçbir şeyi olmayan (yabancı) bir yoksulu. Ve imana ermişlerden ve birbirine sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır. İşte böyleleri dürüstlüğe ve erdemliliğe erişmiş olanlardır.” (Beled Suresi 4-18)
Sayfa 144 - Destek YayınlarıKitabı okudu
523 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.