Yürüyorum bir yerlere doğru... Upuzun tükenmeyen dağlardan aşağıya yuvarlanan minik bir taş parçası gibi oraya buraya istemsizce boyun eğiyorum. Niteliksiz duygularımın içindeki sarsıcı hayallerime tutunarak her güne bir lanet okuyorum. O hayaller bu yozlaşmış çevreye nasıl tutunsun! Gözyaşlarım içime aktıkça fikirlerim zincire vuruluyor. Tüketiyorum kendimi ve diğer her şeyi. Planlar ve arzular zamanın bir ucuna takılıp yitip giderken kaybolanların farkına bile varamayacak kadar yitiriyorum kendimi her defasında. İlkel dürtülerimi modern kalıplara tıka basa doldurdukça kusuyorum içimdeki bilincini yitirmiş düşlerimi. Her gün kendimi İsa gibi çarmıha gerilmiş gibi hissetmeden var olamıyorum. Retoriklerimi ilke haline getirdikçe kuş bakışı izliyorum kendimi. Neydi bu yaşadıklarımın tümü? Ölüm yatağına olan merak duygusu ölüme gidenlerdeki pişmanlıkla eş değilse eğer yaşayanlardaki bu kırılmış düşlerden geriye tanrı kalmaz mıydı?
Erteleme girdabında daha fazla çırpınmadan ve daha fazla ertelemeden Nihan Kaya'yı zihnimin arka odalarına davet ettim. Her zamanki gibi sarsıcı bir başlangıçla yakaladı beni. Bakalım kuyuya merdiven dayayan bu kitap oradan çıkmamı da sağlayacak mı?
Gecenin Öteki Yüzü ile tanıdım. Çarpıldığımı hatırlıyorum. Özendiğimi, kıskandığımı, istediğimin tam da bu olduğunu… Kendisi hiç bilmedi ama bana satır aralarında hep “yaz” dedi. Mevsim geçişlerimin nazik ama sarsıcı uğultusu. Füruzan.
Kaybolmayı kabullenişin ardından insanın aklına ilk hücum eden "Peki şimdi ben nasıl geri döneceğim?" sorusu oluyor. Kaybolmayı kabul etmekten daha sarsıcı ve zor olanı geriye nasıl döneceğini bilememek...
İnce Memed 4
Elinde bir meşale ile hayat yolculuğunda karanlığı aydınlatan cevherler iyi ki iyi ki var. Hikayeler yaşanmış, yaşanıyor ve yaşanmaya da hep devam edecek. Seride geçenler şüphesiz çarpıcı, sarsıcı ve süregelen acı gerçekler. Ama ben böylesi akıp giden, dahil eden, hissettiren aktarma şekline hayranım hastayım tutkunum yahu. dört Koca kitap aktı gitti bitti nasıl bitti nasil geçti anlamadım. devamı olsun istedim diledim umdum olamayacağını bile bile. meçhuller, yarım kalanlar fazlasıyla çoktu zira. Kafamda hepsini kendimce devam ettiriyorum hala ama kıymetli yazar gibi coşkun bir şelale misali akıtmak ne mümkün. Keşke diye geçiriyorum içimden geri gelse sevgili yaşar kemal, reenkarnasyona inanmak istiyorum. Geri gelse de devamını yazsa. O yazsa biz okusak. Sabırsız çocuklar gibi bir diğerini beklesek...
HUMAN
Şiddetle tavsiye edilen bir belgesel.
Bu kadar geç kaldığım için çok üzüldüm, çok daha önceden izlemeliydim.
Böyle sarsıcı belgesel öneriniz varsa seve seve alırım sevgili okurlar. Tavsiyesi olanlardan rica olunur.
Adli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Halis Dokgöz’ün yazdığı “Kusursuz Cinayet” kitabı çıktı…
Kusursuz Cinayet var mıdır, yok mudur? Kusursuz cinayetlerin peşinde adli tıp ve adli bilimler…
İnsan vücudu ilk ne zaman kesilerek incelenmeye başladı ve otopsinin tarihsel gelişim süreci? Rembrant’ın Dr.Tulp’un Anatomi Dersi tablosunun esrarı…
Yürüyen
İsmet Özel'in 24 Nisan tarihli son yazısının son cümlesi çok sarsıcı...
"Tarif bile edemediğimiz kederlerin giderilmesini beklemek saflığı avutuyor bizi..."