288 syf.
10/10 puan verdi
Uzuun zamandır olan inceleme sessizliğimi 
Kuzuların Sessizliği ile bozuyorum :) Sıcağı sıcağına bitirip hemen yazmak istedim. Bu aralar yaşadığım hengamede en hızlı okuduğum kitaptır kendileri ki hızlı okunması da kitabın marifeti. Heyecana, gerilime, dehşete uzun süredir aç olan bir okur olarak beni çok doyurdu, belki de kitaptan beklentim yüksek değildi bilemiyorum. Hannibal dizi formatını seven bir insan olarak kitap hali basım yılından dolayı daha durağan ve daha az etkileyici olur diye düşündüm ve tabii ki yanıldım :) Akıcı olay örgüsü, karakterlerin yormadan, bıktırılmadan ustaca işlenmesi, sunulması, her sayfasında tükenmeyen adrenalini, tamam diyorum işte beni uzun uzun zamandır yaşadığım okuma depresyonumdan çıkaracak yegane altın parçam bulundu ^_^
Tabi ki bunlar için her zamanki gibi sevgili karakterlerime teşekkürlerimi sunarım, listenin en en başındaki tahtında oturan Clarice Starling, cesareti ve kararlılığıyla asla unutmayacağım; Dr. Hannibal Lecter, bu kitapta biraz geri plandaymış gibi olsa da varlığı yeter, sonraki kitaplarda görüşeceğiz :) ; Jack Crawford, seni de iyi hatırlayacağım Crawford, Starling'le birlikte olan bu serüveninizde eğitici bir yol gösterici olduğun için; her zaman kalbimde olacaksınız. ♡‿♡
191 syf.
10/10 puan verdi
Son sayfasına kadar "Katil uşak mı çıkacak?" sorusuyla okuduğum bir kitap bitirdim az önce. 
Agatha Christie yine nefis bir eser bırakmış bize, en az 
Doğu Ekspresinde Cinayet kadar heyecanlı geçen bir kitaptı bana göre. Agatha'yı okumayı özlemişim bunu farkettim bundan sonra daha sık okuyacağım.
Reader Follow Recommendations
Harry Potter ve Zümrüdüanka YoldaşlığıJ. K. Rowling (Robert Galbraith) · Yapı Kredi Yayınları · 202026.1k okunma
404 syf.
7/10 puan verdi
"Baldassare'nin (Bitmeyen) Yolculuğu "
Kitabın başından itibaren geçen yaklaşık 2 yılı aynen Baldassare'nin yaşadığı gibi yaşadığımı düşünüyorum. Kitabın sonuna kadar -zorlanarak da olsa- okumakta ısrar etmenin sebebi 
Amin Maalouf tarafından yazılmış olması ve kesinlikle aynı temayı aynı karakterleri başka biri yazmış olsaydı sonuna kadar dayanamayabilirdim. Belki 
Gabriel Garcia Marquez 'in uzun uzun betimlemelerine dayanabiliyor olsaydım bu kadar uzun bi maceraya daha keyifli bir şekilde eşlik etmiş olabilirdim :) Kitap başlığı olarak Yüzüncü Ad / Baldassare'nin Yolculuğu olmasına rağmen olaylar "Tanrı'nın Bilinmeyen Yüzüncü Adı"nın etrafında dönüyormuş gibi görünse de (merakı gerçekten bu adı öğrenmek olanlar için söylüyorum) konu daha çok kahramanımızın başından geçen olaylar, zira bu kitap da kahramanımızın günlüklerinden oluşuyor. Yaklaşık 400 sayfalık bu kitabın teması Türk milletinin ilgisini çekseydi bazı televizyon kanallarımızca en az 5 sezonluk bir dizisi de çekilebilirdi :) Bir de kitabın yazılış biçiminin, sanki kitabın son sayfasını kapattıktan sonra karakterler hâlâ yaşamaya devam edecekmiş gibi hissettirmesi sanırım en sevdiğim şeydi. Son olarak Baldassare'nin bu uzun yolculuğunda emeği geçen, kitap boyunca her yerde varlığıyla geren Bûme'ye, babacan Gregorio'ya, deli görünen ama deli olup olmadığı konusunda emin olamadığımız denizlerin asi kaptanına, "hayır yani bari sen bırakmasaydın" dediğim Bess'e sevgilerimi sunuyorum ve Baldassare'nin de bir daha böyle uzun yolculuklara çıkmamasını temenni ediyorum.
480 syf.
10/10 puan verdi
Artık en iyi yazarlarımdan birisin 
Volker Kutscher!! Yeraltı polisiyesi olarak sınıflandırabileceğim bir kitabın incelemesiyle geldim. Aslında 
SabitFikir - Sayı 103 tavsiyesiyle okumak istedim ve bundan sonra daha çok tavsiyelerini almaya karar verdim :) Kitaba gelirsek, olaylar bir anda başlıyor, karmaşıkmış gibi görünse de sakin bir kafayla okunduğunda fıstık gibi bir olay örgüsü var :) Yazarın sonuçtan çok, mevzunun ilerleme şekline önem verdiğini düşünüyorum çünkü olay son 100 sayfada çözüldü. Tabi ki bu dezavantaj değil, çünkü yazarımız ilk sayfadan itibaren asla heyecanı elden bırakmıyor. Yani okuyan biri kesinlikle dört gözle okumak zorunda :) Yazarın anlatım şekline, muzipliğine, diken üstünde bekletişine bayıldım. Diğer kitaplarını da okumak istiyorum, tabi hemen bitirmemek için biraz ara vererek :)
62 syf.
·
Not rated
"Her kim ki aydınlıkla karanlığı, savaşla barışı, yükseklikle düşüşü bizzat yaşamıştır, o kişi hayatı gerçekten yaşamış demektir."
Stefan Zweig
Şimdiye kadar aldığım ilk Ot dergisiydi –Stefan Zweig sayısı olması sebebiyle. Ama ilk defa okuyan biri için bile dikkat çekici bir sayıydı. Düşündürme, açıklama ve güldürme hedefli bir dergi olması hoşuma gitti. Ve 1000Kitap temalı yazıları da ayrıca mutlu etti beni, umarım bu girişimleri de, bu platformun ülkemizde kitap okuma alışkanlığının ve bunun kalitesinin ileri bir seviyeye taşınmasına katkıda bulunur.
176 syf.
10/10 puan verdi
Bugün benim için çok özel olan bir incelemeyle geldim. Çocukluğumda sıkı takipçisi olduğum Doctor Who dizisine ait yayımlanmış ilk kitabını okudum. Kitaptan önce dizinin benim için önemi hakkında bir şeyler yazmak istiyorum. 2010-11 yıllarında hatta ilk Runaway Bride bölümüyle Cnbc-e'de izlemeye başlamıştım. O yaşlarımda benim üzerimde çok etkisi olmuştu, okuduğum kitapların yanı sıra bu dizinin benim baş köşemde oluşu hayal dünyama çok katkı sağladı. Gerçek olmadığını bildiğimiz halde bir gün evin ortasında Tardis'in belirip de Doctor'la birlikte uzun bir yolculuğa çıkıp, yeni "companion" olma hayali bende de vardı :)
Kitaba gelecek olursak orijinal dilinde ilk basımı 1964 yılında, Doctor Who klasik serinin yayınlanması da 1963 yılında gerçekleşmiş. Yani yine dizinin ilk bölümlerinde olduğu gibi Doktor'un yol arkadaşı Susan. Okunuşu da aynı klasik tadı veriyor zaten :) Daha önce Doctor Who kitabı okumak istememiştim, hatta 
Doctor Who: Shada 'nın da elime geçmesine rağmen, o heyecanlı tadı vermeyeceğini düşünmüştüm. Ama bana göre bu ilk Doktor Kim için geçerli değil. Kitapta 60'larda yazılmasının verdiği bir ciddiyet var ki bunu da bekliyordum zaten. Fakat konunun ağırlıklı olarak Chesterton üzerinde dönmesi beni biraz üzdü, keşke uzaylı-gizemli-muzip Doktor teması daha çok işlenseymiş. Ama Doktor Doktor'dur başımızın üstünde yeri var :)
288 syf.
8/10 puan verdi
İlk defa bir kitapta post it kullandım :) Herkesin kendine göre kesinlikle bir şeyler bulabileceği bir kitaptı. Ben de ara ara tekrar elime alıp karıştırabilirim. Bir kere taraflı bir kitap olduğu gerçek, illa ki herkesin katılmadığı yerler olacaktır. Ama 
İlber Ortaylı gibi birikimi yüksek bir kişiliğin görüşlerini okumak şahsen çok keyifliydi. Yer yer benim de katılmadığım yerler oldu; mesela fotoğrafın fotokayıt olarak düşünülmesi, cep telefonu üzerinden değerlendirilmiş olsa bile bir fotoğrafçı adayı olarak beni yaraladı :) Tavsiye kitaplar ve müzikler konusunda, görülmesi gereken yerler konusunda da kendime göre şeyler bulabildim. Yalnız, mekanlar ve yemekler ve birçok şey için çoğunlukla yurtiçi değil de yurtdışı mevzu olmuş; bu kısmen tartışılır, kısmen de haklı olunduğu da kabul edilsin. Her şeye negatif yönünden bakılıyor gibi görünebilir ama bu gelişmek ve ilerlemek için de gereklidir diye düşünüyorum.
112 syf.
9/10 puan verdi
İnceleme yazmayalı uzun zaman olmuş, çok severek okuduğum bi kitapla döneyim bakayım :) Çin Edebiyatı/Felsefesi kategorisinde okuduğum ikinci kitabımda —ilki 
Savaş Sanatı idi ve onu da zevkle okumuştum— Tao'yu bulmanın, Tao'yla birleşmenin nasıl mümkün olacağı anlatılmakta. Ki bu da anlatılana göre basitlik, sakinlik, dinginlik, eylemsizlik veya çevirmenin notunda olduğu üzere tabiî davranmakla gerçekleşeceği, insanın iç dengesini bulması için zihnini boşaltması gerektiği, birden fazla yerde de vurgulandığı gibi diğer dünya dinlerinden, dinî gerekliliklerinden uzak durulması gerektiği (Bu da diğer dinlerin bencillik, erdemsizlik ve yüzeysel maneviyatçılıkla donatıldığı varsayıldığı anlamına geliyor) vurgulanmış. Aslında kitapla ilgili söylenecek, konuşulup anlaşılması gereken çok şey var ama umarım bu kitapla ilgili, ileriki zamanlarda, daha fazla bilgi birikimiyle, daha iyi bir inceleme yazabilirim :)
140 syf.
·
Not rated
Daha uzun sürseydi dediğim bir kitapla geldim bugün. Wells'in anlatımı bana biraz da 'zweigvari' geldiğinden hoşuma gitmiş olabilir, zira onu okumayı da çok severim, bu yüzden bu kitap benim için güzel bir başlangıç oldu.
İnsanlığın geleceği üzerine teorileri ele alan kitaplar (Bkz: 
Fahrenheit 451, 
Cesur Yeni Dünya) yaşadığımız döneme üçüncü gözle bakma fırsatı sunuyor bize. Gerçekten hangi geleceği inşa ediyoruz? Veya bir gelecek inşa edebiliyor muyuz? Şimdiki zamanın önemsenmeyen rüzgarları, geleceğe hangi fırtınalar olarak geri dönüyor? Bunu bilemeyecek olmamız ayrı bir acı ama bir adım daha olsa iyi bir dünya yaratmak da bizim elimizde.
544 syf.
7/10 puan verdi
Uzun zamandır bitiremediğim kitabımı sonunda bitirdim. Arka kapak yazısında da geçtiği gibi Gabriel Garcia Marquez havasında geçen bir kitaptı, bu benim kitaba bakış açım için dezavantaj oldu çünkü uzun uzun betimlemelerden hoşlanmıyorum. Ama 
Isabel Allende 'nin mekan-olay betimlemelerinden çok karakter tasviri yapmış olması hoşuma gitti –belki uzun betimlemelere de şans verebilirim artık– Clara, Blanca, Alba, Trueba ve Jaime, başından geçen olaylarıyla, fikirleriyle benim gözümde uzun bir süre yaşayacakları kesin (:
405 syf.
·
Not rated
Uzun zamandır – 
Stephen King 'ten sonra– geceleri okumakta zorlandığım bir kitap olmamıştı. Yazarla tanışmamız bu kitapla oldu ve iyi bir başlangıç yaptık. Çok kısa bir süre sonra olayın içine çekmeye başladı ve son sayfasına kadar heyecanı sürmeye devam etti. Etkilendim, sevdim, 
Jean-Christophe Grangé 'in diğer kitaplarına da el atabilirim. Sıra sende 
Beyza (:
400 syf.
8/10 puan verdi
Yazarın okuduğum üçüncü kitabı ve 
Kaan Murat Yanık da ne yazsa okurum dediğim yazarlardan. Araya vize haftası girmesi sebebiyle uzun bir süre elimdeydi. Beklentim yüksekti ve beni hayal kırıklığına uğratmadı. Kitaba dair kafamda hâlâ soru işaretleri olsa da çok etkilendiğimi söyleyebilirim. Beni uzun bir süre etkisine alacağı da kesin.
288 syf.
7/10 puan verdi
Deliliğe Övgü-Morias Enkomion Seu Laus Stultitiae, ismine ilham olan, aynı zamanda Erasmus'un dostu olan 
Thomas More 'a adanmıştır. (Orijinal adı Thomas Morus (Morus-Morias-Delilik)) Kitabın büyük bir bilgi birikiminden oluştuğu her cümlede hissediliyor, işaretlenen dipnotlardan daha çok araştırılması gereken konular var. Bu, kitabın dezavantajı değil, aksine bunları araştırmak için fırsat olduğunu düşünüyorum. Kitapta çoğunlukla döneminin din görevlilerine ve soylularına göndermelerde bulunuyor. Aslında kendi dinine mensup olanların nasıl olması gerektiğini anlatırken, evrensel olarak, bir dine inananların veya inanmayanların, bir insan olarak nasıl bir karaktere sahip olması gerektiğini de anlatıyor.
330 syf.
9/10 puan verdi
Livaneli'nin 
Huzursuzluk 'la birlikte ikinci okuduğum kitabıyla geldim bu sefer. Kitabı bitireli yaklaşık on dakika oldu ve az çok sonunu tahmin etmeme rağmen beni fazlasıyla etkiledi. Kitabın ilk yarısının Huzursuzluk kadar sürükleyici olmadığını düşünüyodum ama çoğu kitapta olduğu gibi ikinci yarısına doğru içine çekmeye başladı. Sonlara doğru anlatımının Kaan Murat Yanık tarzında gittiğini sezdim ve çok hoşuma gitti (: Bestler arasında yerini aldı, fazlasıyla sevdim.
314 syf.
9/10 puan verdi
1K'de yazdığım ilk incelemem Beyza ile birlikte okuduğumuz Harry Potter maratonumuzdan. Filmlerini de beğenmeme rağmen bir okur olarak benim tercihim tabi ki kitapları, hem filmden daha ayrıntılı hem de beni daha çok etkiledi. Beyza sanırım potterhead olmak üzereyim (:
"Bize aslında kim olduğumuzu gösteren şey, yeteneklerimizden çok seçimlerimizdir, Harry."
Harry Potter ve Sırlar OdasıJ. K. Rowling (Robert Galbraith) · Yapı Kredi Yayınları · 201939.9k okunma