Yaşam Türkce
Yaşam Ne söylendiyse sadece dinledik. Başka nasıl yapılmalı kesin bilemedik. Yaşamı görüb de böyle yapdık? İnsanlar konuştu gerçeğe çatdık? Yalnız konuşulur aynı mevzular. Bunu yaparsan olacak budur.
İlk sayfamı boş bıraktım… Belki daha güzel hissettiğim zamanlarda kullanırım diye. Yani böyle bir giriş olsun istemedim. Hissettiklerim, düşündüklerim, yaşadıklarım, mantığım, kalbim her birisi öyle farklı alemlerde ki dört bir yandan savaş var içimde. Ve öyle ki onca kalabalıkta yalnız hissediyorum. Yabancılaştım gibi. Sonra bir anda her şey normale dönüyor. Ama böyle kısa bir mola gibi sanki beni sakinleştiren şeyler galip geliyor. ve daha sonra tekrar savaş başlıyor içimde bu sefer de öyle bir an geliyor ki bana kötü hissettirecek tüm etkenler galip geliyor. Ben de arayış içindeyim içimdeki barışı sağlayacak her şeye tutunmak istiyorum. Ama zayıfım işte gerçekten bu çıkmazı ben yaptım kendime. Düşüncelerimle bir çıkmaz oluşturdum. Ve yaşıyorum. Yaşadıklarım değil beni bu hale getiren. Bir suçlu sectim artık ve sürekli suçluyorum. O da benim işte . Bir insanın kendi ile verdiği savaşın galibi yok sanırım. Ben de kendimle savaşıyorum tek bir kapıya çıkıyorum ve de tek o kapı beni tatmin ediyor. O kapıda kalabilirsem eğer kurtulacağım, biliyorum. Evet evet tevekkül etmek benim ilacım, içimdeki savaşın beyaz bayrağı. Başka yolu yok en nihayetinde. Biraz uzun sürdü veya sürüyor. Memnuniyetsiz biri olmak istemiyorum hayatımı bu şekilde yaşamak da istemiyorum. O yüzden ilacimi kendime yüksek dozda yüklemem lazım umarım başarabilirim.
Reklam
Büklüm Büklüm... Tülay Özer
Ne söylesen, ne beklesen Yaradan'dan ya da kaderinden Ele geçmez istediğin Uğruna savaş vermediysen Sevilmeden de sevmeyi Neyi özlediğini bilmeyi Acı da olsa yine gerçeği Görüp de söylemeyi bilmediysen Sanki seni boğar gibi Sanki yeniden doğar gibi Sanki zaman zaman ölür gibi Acısını, çilesini çekmediysen Hani büklüm büklüm boynunda Hani paramparça ruhunda Hani soran gözlerle kapında Bekleyen dargın anıların gibi open.spotify.com/track/5q6KsYj4u...
İki ilaha iman edenlere mucizeler gelmez.
instagram.com/reel/C61dU1iI_o... Kendilerine: "Ellerinizi (savaştan) çekin, namazı kılın, zekatı verin!" denilenleri görmedin mi? Kendilerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir grup, insanlardan, Allah'tan korkar gibi hatta daha fazla korkmaya başladılar: " Ya Rab dediler neden bize savaşı ferman ettin ki, varsak da biz ecelimizle ölsek olmaz mıydı sanki! " dediler. De ki: "dünya geçimi azdır, korunan için ahiret daha iyidir. Size kıl kadar haksızlık edilmez." /Nisa 77/
Bazen öyle kalpsiz muamelelere maruz kalıyor ki insan; hakkını aramak, derdini anlatmak, hatta öfkelenmek bile istemiyor. Üzülüyor yalnızca. Bir insan bir insana bunu niçin yapar, merak ediyor. Milenko Yergoviç'in Saraybosna Marlborosu'nu hatırlayın: "İnsanın kalbi, yalnızca doğru yere hafifçe vurduğunuzda yumuşarmış." Bazen bu
Yüce devletimiz yüce amaçlar için bizden fedakarlıklar bekler, yüce gerekçelerle özgürlüğümüzü kısıtlar. Yüce devletimiz, Devlet Babamız, çocuklarının, bizim güvenliğimizi düşünür. Biz çocuklar da babamıza itaat ederiz, katlanırız haliyle. Teorik olarak bu böyledir, peki pratik? Güvenlik gerekçesiyle özgürlüğümüz kısıtlanır, bu bazen doğru da olabilir ancak çoğu zaman birilerinin çıkarı içindir. "Güvenlik" sihirli kelimesi kullanıldığında çoğumuzun sesi kesilir. Peki bunca fedakarlığa, bunca kısıtlamaya, yasaklara rağmen güvende miyiz? Kasıtlı olarak demografik yapımızı bozmak için, ümmet, din kardeşi, savaş mağduru gibi maskelerle ithal edilmiş, kontrolsüzce her yerde gezen, bizden daha iyi şartlarda yaşatılan, bizim paramızla beslenen veya para karşılığında vatandaşlığımızı satın alan, ipsiz sapsız serserilerin (sanki burada haddinden fazla yokmuşçasına) yarın bir başka vatandaşımızı öldürmeyeceğinin garantisi var mı? Ne kadar güvendeyiz?
Hamdi Gülen

Hamdi Gülen

@persona_nongrata
·
11 May 15:05
Rahat bir hayatın aslında önemli olmadığını, fedakârlıklarımızın daha yüce bir amaca hizmet ettiğini biliyoruz. Sokaklarımızın dışında dikenli teller olduğunu görsek hareket özgürlüğümüzün kısıtlanmasına şikâyet etmeksizin katlanmaz mıyız? Tabii ki katlanırız! Bunun Devlet için, düşmanları durdurmak için yapıldığını biliriz çünkü.
Sayfa 108 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Kieve gitmistim ilk gün içimden geçirmiştim Burası sanki yanmış et kokuyor savaş çıkacak heryer kıyım kıyım olucak 6 ay sonra çıktı savaş Böyle giderse nükleer kullanıcaklar
Geçmiş aklımdan çıkmıyor. Gezdiğim şehirler, yaşadığım evler, hayatımdan gelip geçen insanların yüzleri, sesleri... Geçmişe takılı kalınca ben sanki gün ışığında bile karanlık kalan sokak gibiyken, onlar pencerelerinden vuran kızıl ışığın ısıtıp aydınlattığı evler gibiler. Çaldıkları ışık benim! Benim ışığımı çalıp aydınlandılar, benim karanlığımın sebebi onların varlığı! Kalbime giren o taş betonlara savaş açtım.
Çukur
Modern Kore edebiyatından Çukur! Biraz farklı kültürlerin edebiyatını tanımak hevesiyle önce Japon edebiyatına sardım. Haruki Murakami, Osamu Daza falan derken oradan Arap edebiyatına atladım. Necip Mahfuz, Nizâr Kabbani filan... Sıra geldi Kore edebiyatına. Aradığımı buldum mu, tartışılır. Adının hiç de önemli olmadığı bu çekik gözlü
1,000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.