DOĞUM
Birinci Durak: SAVAŞ
Otobiyografik yönün fazla olduğu bu romanda Ferdinand Celine’in hayat bulduğu kahramanın ismi Ferdinand Bardamu’dur. Bardamu bir gün savaşı öven bir arkadaşıyla konuşurken, bir anda askere yazılan gönüllülerin arasına katılır. Onun için bir anlık bir şaka olan bu hareket, gecenin sonuna yolculuğunun ilk durağı
Fetihler zenginlik getirdi mekke fethinden sonra gelişen tehlike ikaziyla derhal bertaraf edilen
hatalı yorum yeniden ortaya cıktı
iş bitti denilip rahata düşüldü
sefahat ve eğlenceye kapilanlar oldu
Lale devirleri baş gösterdi
Beşik ulemaları türedi ...
Ilahi kanun tekerrür etti
Tebliğ nimetinin şükrü eda edilmeyince
kıymeti bilinmeyince ilâhi teyit kalktı
Abbasiler emaneti taşıyamaz hale gelince
nasıl Hulagu belası musallat olduysa
ehli küfrün mağlup olmaz dediği devleti ebedi müddet bir bir savaş toprak kaybetmeye başladı
Özetlenecek olursa, eşitlik modern bir fikirdir; bir değer olarak eşitlik, radikal toplumsal değişmenin ölçütü olarak alınabilir. Ayrıca eşitliğin gelişmesi, demokratik bir siyasal yaşamın gelişmesiyle yakından ilişkilidir.
Demokratik toplumlar, sınıf çatışması, savaş ve göçün etkisiyle feodalizmin çökmesinin bir sonucu olarak ortaya çıkarlar genelde. Modern toplumlar eşitlik ilkesine bağlıdırlar ve bu toplumlarda eşitsizlik kendiliğinden haklı çıkarılabilir bir şey olarak ya da doğanın veya ilahi gücün verdiği bir şey olarak görülmez artık. Kuşkusuz, modern toplumlarda ampirik eşitsizlik hala sürüyor; ama bu eşitsizlik, zorunlu olarak meşru ya da kaçınılmaz addedilmiyor. Aslında bir siyasal norm olarak yurttaşlığın varlığı şu anlama gelir: Yönetimler varlıklarını, zenginlik üreterek ve bu zenginliği toplumun kıyısındaki ya da avantajsız konumdaki toplumsal gruplara hiç değilse bir ölçüde yeniden bölüştürerek haklı kılmaya mecburdurlar.
20. yüzyılın sonunda dünyanın pek çok fakir bölgesini anlatabilmek ancak 20. yüzyılın yeni mutlakayetçiligini anlamakla mümkündür, yani komünizmi. Marx'ın öngördüğü, daha insani koşullar altında ve eşitsizlik olmadan zenginlik üretecek bir sistemdi. Lenin ve onun Komünist Partisi Marx'tan esinlendi, fakat pratik, kuramın kendisinden bu denli farklı olamazdı. 1917 Bolşevik Devrimi kanlı bir hadiseydi ve hiçbir insani yönü yoktu. Lenin ve etrafındakilerin yaptığı ilk şey Bolşevik Parti'nin başına yeni bir eliti, yani kendilerini getirmek olduğundan denklemde eşitliğe de yer yoktu. Bunları yaparken yalnızca komünist olmayan unsurları değil, iktidarları için tehdit oluşturabilecek diğer komünist unsurları da tasfiye edip öldürdüler. Fakat asıl trajediler daha sonra yaşanacaktı; önce İç Savaş'la, ardından Stalin'in kamusallaştırma politikaları ve belki de 40 milyon kadar insanın hayatına mal olan aşırı sıklıktaki tasfiyeleriyle.
(NOT:Bu konu hakkinda araplarin orta Asya katliamlarını daha iyi öğrenmek icin kuteybenin katliami olan Talkan ve Curcan katliamlarini arastirabilir)
Arapları dışa dönük saldırı siyasetine yöneltebilmek için neden ille de Orta Asyalarda, yani çok uzaklarda yaşayan Türklere karşı kışkırtmıştır. Neden başka milletleri seçmemiştir? Hemen belirtelim ki, sadece Türklere karşı değil, diğer milletlere karşı da savaş kışkırtmalarından geri kalmamıştır. Örneğin Yunanlılara, Romalılara ve diğer toplumlara karşı da düşmanlık yaratmıştır. Nitekim bir hadisinde şöyle der:
"Benim kavmim içerisinde denizlerde sefere (fetihlere) çıkanlar en büyük fazilete erişmiş olacaklardır... Kavmimin insanları arasında Sezar'ın ülkesine saldıranların tüm günahları afolunacaktır."46
Söylemeye gerek yoktur ki, "kavmim" dediği şey Araplardır. Fakat Orta Asya bölgelerini fetih ve oralarda yaşayan Türklere karşı saldırı siyasetine yönelmenin çok daha büyük avantajları vardı. Çiinkii bir kere bu bölgeler zenginlik kaynağı diye bilinen yerlerdi.
Doğu ile Batı arasındaki ticaret yollarının güzergâhı ve büyük zenginlikler diyarı olan Oı ta Asya'ya ve örneğin Horasan vs. gibi top- raklara Arapların göz dikmesi ve buralarda egemen Türklere karşı savaşlara girişmesi Arap çıkarları bakımından elbetteki doğaldı.47 Ve Muhammed bınııi öngördüğü içindir ki, Türklere karşı savaşları İslamın gerekleri arasına almıştı.
Daha Kuteybe zamanında Orta Asya'daki ticaret merkezlerinin ve yollarının ele geçirilmesi girişimlerinin başlamış olması, bu görüşü doğrulamaya yeter
Haksız ve eşit olmayan zenginlik ve savaş: bunlar korku ve güvensizlikten doğar.Korku ve güvensizlik ise, cehalet ve hayatın düşünsel ve ruhsal özü ile, irade gücü ile özdeşleşmemekten ibarettir.