Bir dut ağacı gölgesinde yüreğimi dinlendiriyordum. Solgundu hava, martılar da yüreğim kadar telaşlıydı. Otlar, bugünü olmayan insan gibi çaresizdi. Zaman, göğüs kafesine oturan bir tabut kadar güçlü, ben ise yorgundum. Etimde ürperen derin bir keder vardı. Yitip giden gençliğimi karamsarca uğurladığı için küskündü gözlerim. Söylenmesi gereken tonlarca sözü, boğazımda düğümleleyip söyleyemediği için kızgındı dilim. Ucu bucağı görünmeyen, ürkütücü, rezil bir savaşın içindeydim. Kendimle aramda kat edilemez bir boşluk vardı. Kendim kendime kavgalı, küskün…
Sayfa 67 - Everest Yayınları