Ve ben korkuyorum, ben ki ne savrulan kargılardan korkmuştum ne de savaş düzeninde yığılmış düşmanlardan. Oysa şimdi her şeyden ürküyorum: Yel esti mi hopluyor yüreğim, bir ses duydum mu irkiliyor, duraklıyorum; yanımdaki yoldaş, sırtımdaki yük için kuşku, korku doluyum.
Acılara Tutunmak
acı çekmek özgürlükse özgürdük ikimiz de... o yuvasız çakıkuşu bense kafeste kanarya... o dolaşmış daldan dala savurmuş yüreğini ben bölmüşüm yüreğimi başkaldıran dizelere...
Sayfa 23-26
Reklam
Onun için buydu yaşanan… Meğer içindeki çöllerin kum fırtınasında savrulup gitmiş. Ardında için için yanan bir yanardağ bıraktığını bilmeden… Söndüğünü sandığım an yeniden patlıyor.
Ahh ahhh
Ben de onun aşkına kanmıştım. Yalan değildi, ikimizde çok acemiydik sadece… bana bakarken ışıldayan gözleri ruhumu kamaştırırdı, güneş kadar gerçekti; ama onun bir çöl güneşi olduğunu nereden bilecektim? O kendi çöllerine savruldu, güneşi bende kaldı.
Meğer içindeki çöllerin kum fırtınasında savrulup gitmiş. Ardında için için yanan bir yanardağ bıraktığını bilmeden…
Derda, iki adım atıp ayağının ucuyla bir çakıl taşına vurdu. Taş, İsa'nın yoluna savruldu ve ondan da bir tekme yedi. Bir Dünya Kupası topu gibi sürdüler çakıl taşını. Bazen yoldan çıkıp patikalara girdi ama bırakmadılar peşini. Kim bilir o gün, daha kaç çocuk taş tekmelemiş ve kendini tekmelenmiş bir taş gibi hissetmişti?
Reklam
1,000 öğeden 161 ile 170 arasındakiler gösteriliyor.