Bitmek bilmeyen bir savruluş; tam üç saat...
Sayfa 54 - Kapı YAYINLARIKitabı okuyor
“İnsanı ağır yaralayan her ne varsa, yaşanıp bittiği andaki acısıyla kalabilseydi, tahammül gücümüz ayakta durmamıza yetebilirdi. Öyle kalmadığını öğreneli çok zaman oldu. O keskin acı, o yaralayıcı savruluş hafızamızın korunaklı odalarında ilk andaki kadar taze, ilk andaki kadar sarsıcı, ilk andaki kadar kederli var olmaya devam ediyor.”
Sayfa 25 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
oturdum ölümü düşündüm Yirmi yaşında ve hayat o kadar da güzel değilken
Ömrünün fasl-ı baharını neden aynı döngüye mahkum eder insan... Kendi kabuğunu aşamayan, hep aynı sığlıkta debelenerek kendini kurban eder mi insan. Adım silinsin,izim kalmasın istiyorum demiştim ya Ali Lidar'ın "belki kadar kesin ve keşke kadar imkânsız" dizesine takılı kalmışken.. Zaten bı iz bırakmadan kaybolup gidişime tesselli İbrahim tenekeciyi bulmuşken, hani o demişti; "Rabbim sen olmasan Kimin aklına gelirim ben." Seni hiç unutmayan Rabbine sunacak güzel bir hikayen yokken... Yaşından yorgun..yaşam tembelliği sanılan bu ağrılar kimden emanet,hangi alemden sirayet bilmiyorum. Durup durup ölüm var diyorum kalbime.. Kazınan 'huvelbaki'bile çok koşmaya, durmadan koşmaya yetmiyor.... Aklım kadar karışık, gönlüm kadar damıtılmaya muhtaç bir ömür bırakıyorum geriye.. Her adımda biraz daha savruluş...
128 syf.
7/10 puan verdi
Hayatta amaçsız ve parasız bir savruluş hikayesi. Yakışıklılık ve zekanın yönlendirilememesi. "Soytarı" karşıyı tatminkar olma, utangaçlık, cesaretsizlik, korku ve kaygılar. Sanırım düşük ego. Egoya duyulan korku. Yine de yazar olup insanlara bu kadar ulaşmış olması kaderinin başarısı sanırım. Ben bungou stray dogs dolayısıyla seviyordum
İnsanlığımı Yitirirken
İnsanlığımı YitirirkenOsamu Dazai · İthaki Yayınları · 202334.2k okunma
ANAYASA TARTIŞMALARI
Türkiye toplumu hiçbir anayasasını biçimsel bir toplum sözleşmesine dönüştüremedi. Yaşam biçimiyle devletin mimarisini ve o mimarinin götüreceği istikameti belirleyen anayasalar, Türkiye tarihinde daima bir kesimin diğer bir kesime kendi tasavvurunu kabul aracı olarak kullanıldı. Bunun istisnası yok maalesef. Esasında bu da sosyolojinin siyasete – ya da politik mücadeleye – yansımasıdır. Diğer bir ifadeyle anomali normaldir. Önce içtimai savruluş, ardından politik kaos geliyor. Türkiye’de de olan budur. Bu devlet sürekli “birilerinin devleti” oldu, tüm toplumun devleti olamadı. Çünkü tüm toplumun üzerinde birleştiği bir tür gayrı resmi ve sivil anayasa olmadı.  Devlet toplumun örgütlenmiş halidir. Ama bu normal toplumlar için geçerli. Eğer sosyolojiniz toplum değil, paralel toplumcuklar ürettiyse, çatı bir devlet ve onun birleştirici bir anayasası üzerinden ortak gelecek ve ortak erek tespit ederek mutlu-mesut yaşamak mümkün olmuyor. Yönsüz devlet, yönsüz toplumların kaderidir.
hayat böyledir işte! ateşin sonu kış araya durgun bir gökyüzü girse de külün sonu boşluklara savruluş
Reklam
Ontolojik kopuş, fenomenolojik savruluş . . .
Elimde büyüyen adam için tasalandım birden. İsmini hatırlayamadım. İsimsizdi. Bu da tıpkı kimsesizliği, ezilmişliği, hırpalanmışlığı kadar gerçekti. Şimdi, gerçekliğinin bu yeni yanı, eski yanlarıyla birleşip heyulalar peyda ediyordu.
Ötüken YayınlarıKitabı okudu
plan yapma yorulursun kaderi tasarlama boşuna suya düşer planların gözün uymaz olur kaşına sana boynunun bilmediği bir eğimle gövdene teslim olacak bir duruş gerek bilme. bilirsen kovulursun sana cehaletle unufak olacak bir savruluş gerek
Var oluşlara meydan okuyan, özgürce bir savruluş töreni...
369 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.