Bitmek bilmeyen bir savruluş; tam üç saat...
Sayfa 54 - Kapı YAYINLARIKitabı okudu
“İnsanı ağır yaralayan her ne varsa, yaşanıp bittiği andaki acısıyla kalabilseydi, tahammül gücümüz ayakta durmamıza yetebilirdi. Öyle kalmadığını öğreneli çok zaman oldu. O keskin acı, o yaralayıcı savruluş hafızamızın korunaklı odalarında ilk andaki kadar taze, ilk andaki kadar sarsıcı, ilk andaki kadar kederli var olmaya devam ediyor.”
Sayfa 25 - Doğan KitapKitabı okudu
Reklam
hayat böyledir işte! ateşin sonu kış araya durgun bir gökyüzü girse de külün sonu boşluklara savruluş
Ontolojik kopuş, fenomenolojik savruluş . . .
Elimde büyüyen adam için tasalandım birden. İsmini hatırlayamadım. İsimsizdi. Bu da tıpkı kimsesizliği, ezilmişliği, hırpalanmışlığı kadar gerçekti. Şimdi, gerçekliğinin bu yeni yanı, eski yanlarıyla birleşip heyulalar peyda ediyordu.
Ötüken YayınlarıKitabı okudu
plan yapma yorulursun kaderi tasarlama boşuna suya düşer planların gözün uymaz olur kaşına sana boynunun bilmediği bir eğimle gövdene teslim olacak bir duruş gerek bilme. bilirsen kovulursun sana cehaletle unufak olacak bir savruluş gerek
25 Eylül 1492
Artık tatlı hisler uyandırmak şöyle dursun bıkkınlık ve bulantıdan başka hiçbir mana ihtiva etmeyen mavilin kucağında katre katre eriyorum. Bir bina, kubbe, ağaç, kara hayvanı, taş ve hatta bir avuç toprak… Birisi bana günün birinde bunların hasretini çekeceğimi söyleseydi onun keçileri kaçırdığına hükmederdim. Ama şimdi böcek ısırıklarıyla nakışlanmış ayaklarım, hiç olmazsa rüyalarımda toprağa değsin diye dua ediyorum. Kendimi yadırgıyorum. Âlemin merkezi İstanbul’dan âlemin meçhul diyarlarına… Alfonso’nun tabiriyle: ‘Ne yaman bir savruluş.’
Sayfa 189Kitabı okudu
Reklam
128 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.