Bir gün, bir dalga denizde değil zihninizin içinde çarptığında, bir yağmur damlası elinizi değil kalbinizi ıslattığında, bir kar tanesi avcunuza değil ruhunuza düştüğünde, hüzün kan misali damarlara dolmuş, gözler yağmurun kendisi olmuş, adeta bir durakta beklermişçesine zaman gelse de otobüse binip gitsem dediğiniz, pes edip sadece bir çocuk parkını, belki sahildeki bir bankın az ilerisinde uçuşan martıları izlemektir hayat. Oldukça zor, ama mükemmel. Mükemmel evet, zordur ona ulaşmak. Çokça yorulursunuz, pes etmek istersiniz, sonunda sizi bekleyen o hep yolunu gözlediğiniz güzellikleri hatırlar, her şeyden fedakarlık eder baştan başlarsınız. Umuttur hayat. Her kötülüğe rağmen, başınıza gelen her aksiliğe rağmen, hastalığa, kavgaya, kaygıya ve bir sürü olumsuzluğa rağmen tekrar başlamaktır, bilinmeyeni ortaya koymaktır. Rengarenktir hayat, mavidir mesela, sessiz sakin bir gün sabahı, kahvaltı yaparken çayınızda tüten dumandır. Sarıdır belki, bir hastane koridorunda ölüm ile doğum arasında bekleyen. Kırmızıdır, yeşildir, mordur... Beyazdır hayat. Evet evet, beyazdır. Çünkü beyaz içinde her rengi barındırır. Tertemizdir. İkilemdir, acıdır ama bir o kadar tatlıdır da. Güçsüzdür belki ama güçsüzlüğünün kaç katı güçlü olduğunu bilemezsiniz onun. Mutsuz gibi görünebilir ama içinde bir kalbi varsa şayet, vicdanı varsa, insan daima mutludur. Çünkü hâlâ yaşıyordur.
-sayfadakimurekkep.