Gerçekten de ciddi, akılcı bilgi, Descartes'ın yaptığı gibi her konuda tam bir kuşkudan yola çıkan, inanca dayanarak kabul edilen her bilgiyi kenara atıp her şeyi aklın ve deneyimin yasaları üzerinde yeniden kuran bilgidir ve hayat sorusuna benim de aldığım yanıttan, yani o belirsiz, bir şey ifade etmeyen yanıttan başka bir yanıt veremez. Sadece ilk başlarda bilgi sanki olumlu yanıt vermiş gibi gelmişti bana; olumlu zannettiğim bu yanıt Schopenhauer'in, "hayatın bir anlamı yoktur, kötülükten ibarettir" yanıtıydı. Ama meseleyi inceledikten sonra yanıtın olumlu olmadığını, benim duygularımın sadece onu öyle dile getirdiğini anladım. Brahmanların, Süleyman'ın ve Schopenhauer'in ifade ettikleri gibi kesin bir şekilde ifade edilen yanıt, sadece belirsiz bir yanıt ya da 0=0 özdeşliğidir, bana bir hiç olarak görünen yaşam boştur, hiçbir şeydir. Böylece felsefi bilgi hiçbir şeyi inkâr etmez, ancak bu sorunun kendisi tarafından çözümlenemeyeceğini, kendisi için çözümün belirsiz kaldığını söyler.
Çünkü her insanın serbest zamanı tam olarak onun kendisi kadar kıymetlidir. Aristoteles "Mutluluk serbest zamana dayanır görünmektedir.!" ve Diogenes Laertius Sokrates'in "serbest zamanı sahip olunan bütün her şeyin en kıymetlisi" dediğini bildirir.
Reklam
Başkasına muhtaç olanın mutlu olması ne mümkün. İnsan, evvela kendine yetmeli. Sonra? Sonrası Schopenhauer'in yaşamın bilgeliği üzerine söyledikleri gibi: "Kendi kendine yetmek, kendi kendisi için her şey olmak ve tüm varlığımı kendimde taşıyorum diyebilmek, elbette mutluluğumuz için en yararlı özelliktir."
"Kötülük yapamayacak kadar iyi biri olduğunuzu düşünün" ve "Her zaman aklınızda iyi bir şey olsun". Bunlar muhtemelen Schopenhauer'ın gerçekte kendisi hakkında düşündüklerini ve çoğunlukla aklında olan şeyleri düzeltmesine yarıyordu.
Sözgelimi on dördüncü, on beşinci yüzyıllarda bu top­raklarda yaşayanlar için Platon'un, Aristoleles'in, Ploti­nos'un, Proklos'un okunması bir gereklilik olarak düşünül­meyebilirdi. Çünkü orada yazılmış olanlar burada söz söy­leyenlerin sözlerinde, üstelik süzgeçten geçirilip hazmedi­lerek ve yepyeni bir terkibe dönüştürülmüş olarak zaten sunuluyordu. Çünkü o zamanlar, eğer farklı bir noktadan bakacak olursak, bir dünya kendi kendisine yıkılıp gitme­dikçe, kendisi kendisinden başka bir şey olmaya kalkarak kendi özünü harap etmedikçe, ne kadar farklı hatta hasım olursa olsun diğeri onu ifsad ederek içeriden çökertmeye kalkışmıyordu. Ama bugün böyle değildir ve çok değişik ve tafsilatlı sebeplerden ötürü değildir.
...çünkü doğrunun ne olduğu çoğunlukla bilinmez. Çoğunlukla insanın kendisi bile haklı olup olmadığını bilmez, çoğunlukla haklı olduğuna inanır ve yanılır, çoğunlukla buna iki taraf da inanır: Çünkü veritas est in puteo [Gerçek derinlerde saklıdır., Demokritos]...
Reklam
213 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.